- Bunun üzerine sihirbazlar yeri öpüp gittiler, çağırıldıkları zamanı ve fırsat vaktini gözetmeye koyuldular.
- پس زمین را بوسه دادند و شدند ** انتظار وقت و فرصت میبدند
- Sihirbazların şehirlerden toplanıp Firavunun huzuruna gelmeleri, ihsanlara nail olmaları, ellerini göğüslerine koyup düşmanını kahredeceklerine dair söz vermeleri
- جمع آمدن ساحران از مداین پیش فرعون و تشریفها یافتن و دست بر سینه زدن در قهر خصم او کی این بر ما نویس
- Sihirbazlar Firavunun huzuruna geldiler. Firavun onlara birçok ihsanlarda bulundu, elbiseler verdi. 1245
- تا بفرعون آمدند آن ساحران ** دادشان تشریفهای بس گران
- Onlara daha bir hayli ihsanlarda bulunacağına dair vaatlerde bulundu, önceden de kullar, atlar, ağır ve değerli şeyler, yiyecek ve içecek verdi.
- وعدههاشان کرد و پیشین هم بداد ** بندگان و اسپان و نقد و جنس و زاد
- Ondan sonra: “Ey devletimle ileri giden kişiler, imtihanda galip gelirseniz,
- بعد از آن میگفت هین ای سابقان ** گر فزون آیید اندر امتحان
- Size o derecede ihsanlarda bulunacağım ki cömertlik de utanacak” dedi.
- برفشانم بر شما چندان عطا ** که بدرد پردهی جود و سخا
- Sihirbazlar da cevaben dediler ki: “Padişahın sayesinde galebe edeceğiz, düşmanın bitik bir hale gelecek.
- پس بگفتندش به اقبال تو شاه ** غالب آییم و شود کارش تباه
- Biz bu fende saflar bozan yiğitleriz. Âlemde kimse bizimle başa çıkamaz.” 1250
- ما درین فن صفدریم و پهلوان ** کس ندارد پای ما اندر جهان
- Musa’nın anılışı, hatırları oraya bağlıyor, bu hikâyeler evvelce olup biten şeylere aittir zannını veriyor.
- ذکر موسی بند خاطرها شدست ** کین حکایتهاست که پیشین بدست
- Hâlbuki Musa’yı anmamız işi gizlemek için. Yoksa Musa’nın nuru, ey iyi adam, senin bugün elinde.
- ذکر موسی بهر روپوشست لیک ** نور موسی نقد تست ای مرد نیک
- Musa da sende, Firavun da. Bu iki düşmanı da kendinde ara sen.
- موسی و فرعون در هستی تست ** باید این دو خصم را در خویش جست