English    Türkçe    فارسی   

3
1326-1335

  • Bu soğuk sözlerin kulağıma bile girmedi, şimdi mi girecek? Artık ben bilgi sahibiyim, büyüdüm” diye cevap verdi.
  • این دم سرد تو در گوشم نرفت ** خاصه اکنون که شدم دانا و زفت
  • Nuh, “A yavrum, bir kerecik olsun babanın öğüdünü tutsan ne olur?” dedi.
  • گفت بابا چه زیان دارد اگر ** بشنوی یکبار تو پند پدر
  • O, böyle güzel güzel nasihatler ediyor, Kenan’da bu çeşit ağır sözlerle karşılık veriyordu.
  • همچنین می‌گفت او پند لطیف ** همچنان می‌گفت او دفع عنیف
  • Ne babası, Kenan’a öğüt vermeden usandı, ne o kötü oğlun kulağına babasının bir sözü girdi!
  • نه پدر از نصح کنعان سیر شد ** نه دمی در گوش آن ادبیر شد
  • Onlar, böyle konuşup dururlarken bir çevik dalgadır geldi. Kenan’ın başından aştı, onu boğup götürüverdi. 1330
  • اندرین گفتن بدند و موج تیز ** بر سر کنعان زد وشد ریز ریز
  • Nuh, “Ey sabırlı padişahım, eşeğin öldü, yükümü sel götürdü.
  • نوح گفت ای پادشاه بردبار ** مر مرا خر مرد و سیلت برد بار
  • Bana nice defalar, sana mensup olanlar tufandan kurtulacaklar diye vaatlerde bulundun.
  • وعده کردی مر مرا تو بارها ** که بیابد اهلت از طوفان رها
  • Ben de âfım, senin vaatlerine kandım, ümitlendim… İyi ama neden sel kilimini aldı, götürdüAllah dedi ki: “O senin ehlinden, yakınlarından değil… Kendin de görmedin mi? Sen aksın o mavi!
  • دل نهادم بر امیدت من سلیم ** پس چرا بربود سیل از من گلیم
  • Dişine kurt girdi mi çıkartmaktan başka hiçbir çaresi yoktur.
  • گفت او از اهل و خویشانت نبود ** خود ندیدی تو سپیدی او کبود
  • Çıkarmalı ki vücudun, onun yüzünden elemlere düşmesin… O, senin oğlundu ama sen onu terk et, benim bir şeyim değil de.” 1335
  • چونک دندان تو کرمش در فتاد ** نیست دندان بر کنش ای اوستاد