English    Türkçe    فارسی   

3
1496-1505

  • Her birinin başka çeşit bir tespihi var. Bunun halinden onun haberi bile yok!
  • هر یکی تسبیح بر نوعی دگر ** گوید و از حال آن این بی‌خبر
  • İnsan, cansız şeylerin tespih etmesini inkâr eder ama cansız şeyler, ona kullukta üstattır.
  • آدمی منکر ز تسبیح جماد ** و آن جماد اندر عبادت اوستاد
  • Hatta yetmiş iki milletin her biri öbürlerinin halinden bihaberdir… Hepsi de şüphe içinde kalmıştır.
  • بلک هفتاد و دو ملت هر یکی ** بی‌خبر از یکدگر واندر شکی
  • Konuşan, söz söyleyen iki kişi bile birbirinin halinden haberdar olmazsa duvarla kapı, nasıl birbirini anlar, duyar?
  • چون دو ناطق را ز حال همدگر ** نیست آگه چون بود دیوار و در
  • Ben, söz söyleyen adamın bile tespihinden gafil olursam gönlüm, sessiz sedasız bir şeyin tespihini nasıl duyar? 1500
  • چون من از تسبیح ناطق غافلم ** چون بداند سبحه‌ی صامت دلم
  • Sünni, Cebri’nin tespihinden bihaberdir. Cebri’ye de Sünni’nin tespihini eser etmez.
  • هست سنی را یکی تسبیح خاص ** هست جبری را ضد آن در مناص
  • Sünni’nin hususi bir tespihi vardır. Fakat Cebri’nin de bunun zıddı olan bir tespihi vardır ki, ona sığınır.
  • سنی از تسبیح جبری بی‌خبر ** جبری از تسبیح سنی بی اثر
  • Bu, “O, sapıktır, yol azıtmıştır” der durur. Hâlbuki onun halinden de haberi yoktur, “Kün” emrinden de!
  • این همی‌گوید که آن ضالست و گم ** بی‌خبر از حال او وز امر قم
  • O da, “Bunun hakikatten ne haberi var ki” demektedir. Allah takdir etmiş de onları savaşa düşürmüştür.
  • و آن همی گوید که این را چه خبر ** جنگشان افکند یزدان از قدر
  • Bu suretle de her birinin aslını meydana çıkarır, bir cinse mensup olmayandan izhar eder. 1505
  • گوهر هر یک هویدا می‌کند ** جنس از ناجنس پیدا می‌کند