English    Türkçe    فارسی   

3
1677-1686

  • Fakat hemencecik Allah azabı erişti, gözünü açtı, kulağını çekti.
  • هم درآن دم گوشمال حق رسید ** چشم او بگشاد و گوش او کشید
  • Şeyhi de hırsızlarla beraber görerek hırsız sanıp elini kesmeleri
  • متهم کردن آن شیخ را با دزدان وبریدن دستش را
  • Yirmi tane yahut daha fazla hırsız, oraya gelip konmuştu. Çaldıkları şeyleri aralarında pay ediyorlardı.
  • بیست از دزدان بدند آنجا و بیش ** بخش می‌کردند مسروقات خویش
  • Birisi şahneye haber vermişti. Derhal şahnenin adamları oraya gelip hepsini yakaladılar.
  • شحنه را غماز آگه کرده بود ** مردم شحنه بر افتادند زود
  • Cellât, oracıkta hepsinin sol ayaklarıyla sağ ellerini kesmeye başladı. Bir gürültüdür koptu. 1680
  • هم بدان‌جا پای چپ و دست راست ** جمله را ببرید و غوغایی بخاست
  • O arada zahidin eli de yanlışlıkla kesildi. Cellât, ayağını kesmek üzereyken,
  • دست زاهد هم بریده شد غلط ** پاش را می‌خواست هم کردن سقط
  • Rütbesi pek büyük bir atlı gelip yetişti, cellâda “Behey köpek kendine gel.
  • در زمان آمد سواری بس گزین ** بانگ بر زد بر عوان کای سگ ببین
  • Bu, filan Şeyhtir, Allah abdalıdır. Neden onun elini kestin?” diye bağırdı.
  • این فلان شیخست از ابدال خدا ** دست او را تو چرا کردی جدا
  • Cellât, elbisesini yırtıp giderek yana yakıla şahneye hali anlattı.
  • آن عوان بدرید جامه تیز رفت ** پیش شحنه داد آگاهیش تفت
  • Şahneye yalınayak geldi, Allah şahit ki bilmedim diye özürler dilemeğe, 1685
  • شحنه آمد پا برهنه عذرخواه ** که ندانستم خدا بر من گواه
  • Ey kerem sahibi, ey cennetliklerin ulusu, bu kötü işi affet, hakkını helâl eyle. Beni bağışla demeye başladı.
  • هین بحل کن مر مرا زین کار زشت ** ای کریم و سرور اهل بهشت