- Sabretti, bir müddet gönlü sıkıldı, fakat nihayet meseleyi anladı. Çünkü sabır, genişliğin anahtarıdır.
- صبر کرد و بود چندی در حرج ** کشف شد کالصبر مفتاح الفرج
- Lokman’ın Davud aleyhisselâm’ı demir halkalar yaparken görüp merak etmesi, sabredersem elbette anlarım diye sormayıp sabretmesi
- صبرکردن لقمان چون دید کی داود حلقهها میساخت از سال کردن با این نیت کی صبر از سال موجب فرج باشد
- Lokman, tertemiz Davud’un yanına gitmiş, onun demir halkalar yapmakta olduğunu görmüştü.
- رفت لقمان سوی داود صفا ** دید کو میکرد ز آهن حلقهها
- O yüce padişah demir halkalar yapıyor, halkaları birbirine takıyordu.
- جمله را با همدگر در میفکند ** ز آهن پولاد آن شاه بلند
- Lokman silah yapma sanatını pek görmemişti, şaşırıp kaldı, vesveseleri arttı.
- صنعت زراد او کم دیده بود ** درعجب میماند وسواسش فزود
- Bu nedir acaba, şunu bir sorsam, bu kat kat halkalarla ne yapıyorsun desem, dedi. 1845
- کین چه شاید بود وا پرسم ازو ** که چه میسازی ز حلقه تو بتو
- Sonra yine kendi kendisine dedi ki: “ Dur hele sabır daha iyi. Sabır, adamı maksadına çabucak ulaştırır.
- باز با خود گفت صبر اولیترست ** صبر تا مقصود زوتر رهبرست
- Sormazsam iş daha çabuk anlaşılır. Sabırlı kuş, bütün kuşlardan daha iyi uçar.
- چون نپرسی زودتر کشفت شود ** مرغ صبر از جمله پرانتر بود
- Fakat sorarsam maksadı daha geç anlarım, kolaycacık anlayacağım şey, bu sorgumla güçleşir.
- ور بپرسی دیرتر حاصل شود ** سهل از بی صبریت مشکل شود
- Lokman, orada bir müddet sabredip durdu. Bu müddet içinde Davud da zırhı yapıp tamamladı.
- چونک لقمان تن بزد هم در زمان ** شد تمام از صنعت داود آن
- Kerem ve sabır sahibi Lokman’ın önünde bedenine geçirip giyindi. 1850
- پس زره سازید و در پوشید او ** پیش لقمان کریم صبرخو