- Dekukî de cisim âleminde olan gezmeyi gayri bıraktı da manevi bir keyfiyete büründü, gizlice ve keyfiyetsiz olarak gitmekte.
- سیر جسمانه رها کرد او کنون ** میرود بیچون نهان در شکل چون
- Dekukî dedi ki: “Bir gün, sevgilinin nurlarını insanda görmeye iştiyakım arttı.
- گفت روزی میشدم مشتاقوار ** تا ببینم در بشر انوار یار
- Katrede bahri muhiti, zerrede güneşi görmek arzusuna düştüm.
- تا ببینم قلزمی در قطرهای ** آفتابی درج اندر ذرهای
- Gide gide bir deniz kıyısına vardım. Vakit gecikmişti, akşam olmuştu.
- چون رسیدم سوی یک ساحل بگام ** بود بیگه گشته روز و وقت شام
- Kıyıda yedi mum görünmesi
- نمودن مثال هفت شمع سوی ساحل
- Ansızın ta uzaktan o sahilde yedi mum gördüm, mumların bulunduğu yere doğru koşmaya başladım. 1985
- هفت شمع از دور دیدم ناگهان ** اندر آن ساحل شتابیدم بدان
- O yedi mumun her birinin nuru gökyüzüne kadar vurmuştu.
- نور شعلهی هر یکی شمعی از آن ** بر شده خوش تا عنان آسمان
- Hayretlere düştüm, hatta hayret bile hayran oldu. Hayret dalgası aklımın başından aştı!
- خیره گشتم خیرگی هم خیره گشت ** موج حیرت عقل را از سر گذشت
- “Bu mumlar, ne çeşit mum? Halk nasıl oluyor da bunları görmüyor;
- این چگونه شمعها افروختست ** کین دو دیدهی خلق ازینها دوختست
- Aydan daha aydın olan mumlar durup dururken başka bir mum arıyor?
- خلق جویان چراغی گشته بود ** پیش آن شمعی که بر مه میفزود
- Halkın gözünde ne şaşılacak bir bağ var ki bunları görmüyor. Allah doğru yolu dilediğine gösteriyor sahiden” diyordum. 1990
- چشمبندی بد عجب بر دیدهها ** بندشان میکرد یهدی من یشا
- O yedi mumun bir mum oluşu
- شدن آن هفت شمع بر مثال یک شمع