English    Türkçe    فارسی   

3
3076-3085

  • Kendini unuttun mu seni anarlar… Kul oldun mu azat ederler!
  • چون فراموش خودی یادت کنند ** بنده گشتی آنگه آزادت کنند
  • “Hattâ izistey’ eserrüsül” hükmünce Peygamberlerin, münkirler, sözlerimizi kabul etmiyorlar diye ümitsizliğe, yese düşmeleri
  • نومید شدن انبیا از قبول و پذیرای منکران قوله حتی اذا استیاس الرسل
  • Peygamberler bile, “Şuna buna nasihat edip duruyoruz.
  • انبیا گفتند با خاطر که چند ** می‌دهیم این را و آن را وعظ و پند
  • Niceye bir soğuk demiri dövüp duracak, niceye bir kafese üfleyip yatacağız?” diye hatırlarından geçirdiler.
  • چند کوبیم آهن سردی ز غی ** در دمیدن در قفض هین تا بکی
  • Halkın yaptığı işler, Allah’ın kaza ve kaderiyledir. Dişin keskinliği, midenin hararet ve kuvvetinden ileri gelir.
  • جنبش خلق از قضا و وعده است ** تیزی دندان ز سوز معده است
  • Nefs-i Kül, insanın cüz’i nefsine tesir etti de olacaklar oldu. Balık baştan kokar, kuyruktan değil! 3080
  • نفس اول راند بر نفس دوم ** ماهی از سر گنده باشد نه ز دم
  • Bunu böyle bil, bil ama eşeğini de yine ok gibi süre dur. Çünkü Allah, “Emirlerimi tebliğ et” diye emretmiştir; emrinden dışarı çıkmaya imkân yok.
  • لیک هم می‌دان و خر می‌ران چو تیر ** چونک بلغ گفت حق شد ناگزیر
  • (Bir fırka cennetliktir, bir fırka cehennemlik). Bu iki fırkanın hangisindensin, bilemezsin ki. Ne olduğunu görünceye kadar çalış, çabala!
  • تو نمی‌دانی کزین دو کیستی ** جهد کن چندانک بینی چیستی
  • Gemiye yükünü yükledin mi Allah’a dayanman gerek.
  • چون نهی بر پشت کشتی بار را ** بر توکل می‌کنی آن کار را
  • Yolda gark mı olacaksın, kurtulup sağlıkla, selâmetle gideceğin yere mi varacaksın? Bu ikisinden hangisi başına gelecek, bilemezsin ki,
  • تو نمی‌دانی که از هر دو کیی ** غرقه‌ای اندر سفر یا ناجیی
  • Eğer ne olacağım, başına ne gelecek? Bunu bilmedikçe gemiye binmem. 3085
  • گر بگویی تا ندانم من کیم ** بر نخواهم تاخت در کشتی و یم