English    Türkçe    فارسی   

3
3425-3434

  • Şimdi ihtiyarladın, zayıfladın, belin büküldü… öyle olduğu halde hiçbir şeye aldırış etmez oldun. 3425
  • چون شدی پیر و ضعیف و منحنی ** پرده‌های لا ابالی می‌زنی
  • Her şeye boş veriyor; bir kılıç ve bir mızrakla savaşa atılıyor, âdeta kendini sınıyorsun.
  • لا ابالی‌وار با تیغ و سنان ** می‌نمایی دار و گیر و امتحان
  • Kılıç, ihtiyara hürmet etmez. Hiç kılıçla okun aklı, temyizi olur mu? “ dediler.
  • تیغ حرمت می‌ندارد پیر را ** کی بود تمییز تیغ و تیر را
  • O bîhaberler, Hamza’nın kaydına düşüyorlar, gayretlerinden ona bu çeşit öğütler veriyorlardı.
  • زین نسق غمخوارگان بی‌خبر ** پند می‌دادند او را از غیر
  • Hamza’nın halka cevap vermesi
  • جواب حمزه مر خلق را
  • Hazma dedi ki. “Gençken ölümü, bu dünyaya veda etme tarzında görürdüm.
  • گفت حمزه چونک بودم من جوان ** مرگ می‌دیدم وداع این جهان
  • Kim ölüme isteyerek gider? Kim ejderhanın karşısında soyunur? 3430
  • سوی مردن کس برغبت کی رود ** پیش اژدرها برهنه کی شود
  • Fakat şimdi Muhammed’in nuruyla bu fâni şehre zebun değilim ki.
  • لیک از نور محمد من کنون ** نیستم این شهر فانی را زبون
  • Duygudan hariç olan ve halk nuru askeriyle dolu bulunan padişah ordugâhını görmekteyim,
  • از برون حس لشکرگاه شاه ** پر همی‌بینم ز نور حق سپاه
  • Çadırlar, çadırlara geçmiş, çadır direklerinin ipleri, iplere sarılmış… Şükürler olsun ki Allah, beni uykudan uyandırdı.
  • خیمه در خیمه طناب اندر طناب ** شکر آنک کرد بیدارم ز خواب
  • Ölüm, kimin nazarında tehlikeyse “Tehlikeye atılmayın“ emri de onadır.
  • آنک مردن پیش چشمش تهلکه‌ست ** امر لا تلقوا بگیرد او به دست