English    Türkçe    فارسی   

3
373-382

  • Geberesi insan, efendisine ne de kâfirdir ya… Hidayete nail oldu mu tutar, inkâra sapar.
  • قتل الانسان ما اکفره ** کلما نال هدی انکره
  • Nefis, bu çeşit mahlûklardandır da onun için gebertilmeye lâyıktır… onun için ulu Allah “Öldürün nefislerinizi” demiştir.
  • نفس زین سانست زان شد کشتنی ** اقتلوا انفسکم گفت آن سنی
  • Nefis, üç köşeli dikendir, ne çeşit koysan sana batar, ondan kurtulmana imkân mı var? 375
  • خار سه سویست هر چون کش نهی ** در خلد وز زخم او تو کی جهی
  • Heva ve hevesi terk etme ateşini vur şu dikene… İyi işli dosta uzat elini, sarıl ona!
  • آتش ترک هوا در خار زن ** دست اندر یار نیکوکار زن
  • Seba’lılar, haddi aşınca bize veba, seher yelinden daha iyi diyecek derecede taşkınlık gösterince,
  • چون ز حد بردند اصحاب سبا ** که بپیش ما وبا به از صبا
  • Öğütçüler, onlara öğüt verdiler, kötülüklerine, küfürlerine mâni olmaya çalıştılar.
  • ناصحانشان در نصیحت آمدند ** از فسوق و کفر مانع می‌شدند
  • Fakat onlar öğütçülerin kanlarına kastediyorlar, kötülük ve kâfirlik tohumu ekiyorlardı.
  • قصد خون ناصحان می‌داشتند ** تخم فسق و کافری می‌کاشتند
  • Kaza geldi mi bu cihan daralır, tatlı helva bile ağzında zehir kesilir demişler. 380
  • چون قضا آید شود تنگ این جهان ** از قضا حلوا شود رنج دهان
  • eksik
  • گفت اذا جاء القضا ضاق الفضا ** تحجب الابصار اذ جاء القضا
  • Kaza gelince göz kapanır da göz gözü görmez olur.
  • چشم بسته می‌شود وقت قضا ** تا نبیند چشم کحل چشم را