English    Türkçe    فارسی   

3
3788-3797

  • Hâlbuki ne eti başkalaştı, ne yağı… Sen onu kötü gördün de ondan kötüleşti!”
  • لحم او و شحم او دیگر نشد ** او چنان بد جز که از منظر نشد
  • Vekilin aşk yüzünden hiçbir şeye aldırış etmeyerek Buhara’ya dönmesi
  • عزم کردن آن وکیل ازعشق کی رجوع کند به بخارا لاابالی‌وار
  • Meryem’in mumunu bırak, yana dursun… Evet… O yanıp yakılan âşık, Buhara ya dönüyordu.
  • شمع مریم را بهل افروخته ** که بخارا می‌رود آن سوخته
  • Gönül, ne de sabırsızsın, ateşler içindesin. Yürü, Sadr-ı Cihan’a doğru kaç! 3790
  • سخت بی‌صبر و در آتشدان تیز ** رو سوی صدر جهان می‌کن گریز
  • Şu Buhara yok mu? Bilgi kaynağıdır. Kimde ateş varsa Buharalıdır zaten!
  • این بخارا منبع دانش بود ** پس بخاراییست هر کنش بود
  • Şeyhin huzurunda oldukça Buhara’dasın, sakın Buhara’yı hor görme!
  • پیش شیخی در بخارا اندری ** تا به خواری در بخارا ننگری
  • Şeyhin denize benzeyen gönlü taşar çekilir, taşar çekilir… Bu med ve cezir, o Buhara’ya horluktan başka bir surette gidene yol vermez.
  • جز به خواری در بخارای دلش ** راه ندهد جزر و مد مشکلش
  • Ne mutlu kişiye ki nefsini aşağılatmıştır. Vay o kişiye ki nefsinin tekmesi altında kalmıştır!
  • ای خنک آن را که ذلت نفسه ** وای آنکس را که یردی رفسه
  • Sadr-ı Cihan’ın ayrılığı, o âşığın canına tesir etmiş, varlığını parçalamış gitmişti. 3795
  • فرقت صدر جهان در جان او ** پاره پاره کرده بود ارکان او
  • Diyordu ki, yine oraya gideyim, kâfir olmuşsam bile tekrar imana geleyim.
  • گفت بر خیزم هم‌آنجا واروم ** کافر ار گشتم دگر ره بگروم
  • Oraya varayım da yerlere döşeneyim; o iyi düşünceli Sadr’ın huzurunda kendimi yerlere atayım.
  • واروم آنجا بیفتم پیش او ** پیش آن صدر نکواندیش او