English    Türkçe    فارسی   

3
400-409

  • Sonra da önüne kebap olmuş dana getiriyor, bazan da onu samanlığa götürüp 400
  • پیش او گوساله بریان آوری ** گه کشی او را به کهدان آوری
  • Hadi ye, işte bizim yağlı gıdamız budur diyorsun. Hâlbuki ona Allah vuslatından başka gıda yoktur.
  • که بخور اینست ما را لوت و پوت ** نیست او را جز لقاء الله قوت
  • O dertlere düşmüş zavallı da bu işkenceden bu sınanmadan kırılıp senden Allah’a şikâyet ederek der ki:
  • زین شکنجه و امتحان آن مبتلا ** می‌کند از تو شکایت با خدا
  • “ arabbi, bu kocamış kurttan elâman.” Allah da ona “Sabret, işte vakit geldi.
  • کای خدا افغان ازین گرگ کهن ** گویدش نک وقت آمد صبر کن
  • Haberi olmayan her kişiden öcünü alacağım” der. Feryada erişen Allah’tan başka kim feryada erişir ki.
  • داد تو وا خواهم از هر بی‌خبر ** داد کی دهد جز خدای دادگر
  • O “Yarabbi, yüzünün ayrılığından sabrım bitti. 405
  • او همی‌گوید که صبرم شد فنا ** در فراق روی تو یا ربنا
  • Yahudiler elinde âciz kalmış Ahmed’im Semud kavminin hepsine düşmüş Salih’im.
  • احمدم در مانده در دست یهود ** صالحم افتاده در حبس ثمود
  • Ey Peygamberlerin canlarına kutluluk bağışlayan. Ya beni öldür, ya kendine çağır yahut da sen gel!
  • ای سعادت‌بخش جان انبیا ** یا بکش یا باز خوانم یا بیا
  • با فراقت کافران را نیست تاب ** می‌گود یا لیتنی کنت تراب
  • Kâfirlere bile ayrılığına tahammül yok… Onların bile her birisi, keşke toprak olsaydım, der.
  • حال او اینست کو خود زان سوست ** چون بود بی تو کسی کان توست