English    Türkçe    فارسی   

3
4000-4009

  • Abdal kimdir? Varlığı değişmiş olan, Allah’ın değiştirmesiyle şarabı sirke kesilen! 4000
  • کیست ابدال آنک او مبدل شود ** خمرش از تبدیل یزدان خل شود
  • Fakat sarhoşsan kendini aslanları bile tutarım, emrime ram ederim sanıyor, sarhoşlukla aslan olduğunu zannediyorsan kendine gel, sakın ileri atılma!
  • لیک مستی شیرگیری وز گمان ** شیر پنداری تو خود را هین مران
  • Allah, doğru yolu bulmamış kötü münafıklar hakkında “Onların savaşmaları, kendi aralarında şiddetlenir” dedi.
  • گفت حق ز اهل نفاق ناسدید ** باسهم ما بینهم باس شدید
  • Kendi kendilerine kaldılar mı er kesilirler. Fakat savaşta evdeki karılara dönerler.
  • در میان همدگر مردانه‌اند ** در غزا چون عورتان خانه‌اند
  • O gayp askerinin başbuğu Peygamber dedi ki: “Ey yiğit, savaştan önce yiğitlik olamaz!”
  • گفت پیغامبر سپهدار غیوب ** لا شجاعة یا فتی قبل الحروب
  • Sarhoşlar, savaş lâfına kalkıştılar mı ağızlarından köpük saçarlar ama savaş kızışınca köpük gibi kalırlar, hiçbir işe yaramazlar. 4005
  • وقت لاف غزو مستان کف کنند ** وقت جوش جنگ چون کف بی‌فنند
  • Bu çeşit adamın kılıcı savaş sözü olunca, uzar. Asıl savaştaysa soğan gibi kat, kat kınlara gömülür!
  • وقت ذکر غزو شمشیرش دراز ** وقت کر و فر تیغش چون پیاز
  • Savaşı düşündüğü zaman gönlü, yaraları arar, saflara dalar, erlikler gösterir. Savaş zamanındaysa bucak bucak kaçar?
  • وقت اندیشه دل او زخم‌جو ** پس به یک سوزن تهی شد خیک او
  • Cefaya uğrayıp cilâlanacağı zaman kaçan, sonra da safa dileyen kişiye şaşarım doğrusu.
  • من عجب دارم ز جویای صفا ** کو رمد در وقت صیقل از جفا
  • Aşk dâvaya benzer, cefa çekmek de şahide. Şahidin yoksa dâvayı kazanamazsın ki!
  • عشق چون دعوی جفا دیدن گواه ** چون گواهت نیست شد دعوی تباه