English    Türkçe    فارسی   

3
4098-4107

  • Ben de Lâ kılıcıyla kurban olmuş bir âşığım. Canım, belâ davulunun nöbet vurulduğu yer!
  • عاشقم من کشته‌ی قربان لا ** جان من نوبتگه طبل بلا
  • Sizin bu tehditleriniz yok mu? Bu gözlerin gördüğü şeylere karşı ancak bir defceğizin gümbürtüsünden ibaret!
  • خود تبوراکست این تهدیدها ** پیش آنچ دیده است این دیدها
  • Erler, ben, hayallere kapılıp bu yolda duracaklardan değilim. 4100
  • ای حریفان من از آنها نیستم ** کز خیالاتی درین ره بیستم
  • Ben, İsmail Peygambere mensup olanlardanım, öldürülmeden çekinmem yok… Hatta İsmail gibi başından geçmiş bir adamım ben!
  • من چو اسماعیلیانم بی‌حذر ** بل چو اسمعیل آزادم ز سر
  • Gösterişlerden de geçmişim, riyadan da “Söyle geliniz” emri canıma gel demiştir.
  • فارغم از طمطراق و از ریا ** قل تعالوا گفت جانم را بیا
  • Peygamber dedi ki: İhsan edilen şeye verilecek karşılığı iyice bilen bu dünyada ihsanda bulunur.
  • گفت پیغامبر که جاد فی السلف ** بالعطیه من تیقن بالخلف
  • Verilen şeye verilecek yüzlerce karşılığı gören derhal cömertliğe ihsana başlar.
  • هر که بیند مر عطا را صد عوض ** زود دربازد عطا را زین غرض
  • Herkes, kâr elde etmek için malını vermek üzere pazara, çarşıya bağlanmıştır. 4105
  • جمله در بازار از آن گشتند بند ** تا چو سود افتاد مال خود دهند
  • Dağarcıktaki altın sahibi bir kâr elde etsin de onu yoksullara versin diye ısrarla oturmuş beklemektedir.
  • زر در انبانها نشسته منتظر ** تا که سود آید ببذل آید مصر
  • Satıcı, elindeki kumaşın fazla para ettiğini gördü mü ona olan aşkı soğuyuverir.
  • چون ببیند کاله‌ای در ربح بیش ** سرد گردد عشقش از کالای خویش