English    Türkçe    فارسی   

3
4195-4204

  • Seni de acılıklarla gönlün kanlara bulanırsa içindeki bütün acılıklar gider. 4195
  • تو ز تلخی چونکه دل پر خون شوی ** پس ز تلخیها همه بیرون روی
  • Hayır ve belânın sırrını bilen mümin sabreder
  • تمثیل صابر شدن مومن چون بر شر و خیر بلا واقف شود
  • Av köpeği olmayan köpeğin boynunda tasma yoktur. Ham ve kaynamamış şey, mutlaka lezzetsizdir.”
  • سگ شکاری نیست او را طوق نیست ** خام و ناجوشیده جز بی‌ذوق نیست
  • Nohut, bu sözleri duyunca “Mademki iş böyledir hanımcığım, güzel güzel kaynarım, sen de bana yardım et ama.
  • گفت نخود چون چنینست ای ستی ** خوش بجوشم یاریم ده راستی
  • Sen, bu kaynatmada beni yapıp yoğuran bir mimara benziyorsun. Vur bana kepçeyle… Ne de güzel vuruyorsun.
  • تو درین جوشش چو معمار منی ** کفچلیزم زن که بس خوش می‌زنی
  • Ben fil gibiyim, vur başıma, yarala beni… Vur, yarala da Hindistan’ı, Hindistan bahçelerini görmeyeyim.
  • همچو پیلم بر سرم زن زخم و داغ ** تا نبینم خواب هندستان و باغ
  • Bu suretle de kendimi kaynamaya, vereyim de onun kucağına ulaşayım, ona kavuşmaya bir yol bulayım! 4200
  • تا که خود را در دهم در جوش من ** تا رهی یابم در آن آغوش من
  • Çünkü insan, zenginlikte azgın olur. Rüyasında Hindistan’ı gören fil gibi azar, kudurur.
  • زانک انسان در غنا طاغی شود ** همچو پیل خواب‌بین یاغی شود
  • Fil, rüyada Hindistan’ı gördü mü filciyi dinlemez, azgın bir hale gelir.
  • پیل چون در خواب بیند هند را ** پیلبان را نشنود آرد دغا
  • Hanımın nohuda özürler getirmesi ve nohudu kaynatmasındaki hikmet
  • عذر گفتن کدبانو با نخود و حکمت در جوش داشتن کدبانو نخود را
  • Hanım, nohuda der ki: “Ben de bundan önce senin gibi yeryüzü cüz’ülerindenim.
  • آن ستی گوید ورا که پیش ازین ** من چو تو بودم ز اجزای زمین
  • Ateş gibi mücadeleyi içercesine tadınca makbul oldum.
  • چون بنوشیدم جهاد آذری ** پس پذیرا گشتم و اندر خوری