English    Türkçe    فارسی   

3
4287-4296

  • Ben Allah’ın kelâmıyım, Allah’la kaimim. Canın canına gıdayım; arı duru, parlak bir yakutum.
  • من کلام حقم و قایم به ذات ** قوت جان جان و یاقوت زکات
  • Ben, güneşin nuruyum… Sizin üstünüze vurdum, sizi aydınlattım; fakat güneşten ayrılmış değilim.
  • نور خورشیدم فتاده بر شما ** لیک از خورشید ناگشته جدا
  • Bakın, ben âşıkları ölümden kurtarmak için buracıkta akıp duran bir âbıhayatım.
  • نک منم ینبوع آن آب حیات ** تا رهانم عاشقان را از ممات
  • Hırsınız, hasediniz bu kötü kokuyu salmasaydı Allah, sizin mezarlarınıza da bundan bir katrecik saçardı. 4290
  • گر چنان گند آزتان ننگیختی ** جرعه‌ای بر گورتان حق ریختی
  • O, Hakîm’in sözünü, o Hakîm’in öğüdünü tutmaz mıyım hiç? Her kötü ve yanlış kınama yüzünden gönlümü bozmam, işimden, sözümden kalmam.
  • نه بگیرم گفت و پند آن حکیم ** دل نگردانم بهر طعنی سقیم
  • Seyislerin ıslık çalmaları yüzünden tayın ürküp su içmemesi
  • مثل زدن در رمیدن کره‌ی اسپ از آب خوردن به سبب شخولیدن سایسان
  • Hakîm-i Gaznevî, buyurmuştur ki: tayla anası su içerlerken,
  • آنک فرمودست او اندر خطاب ** کره و مادر همی‌خوردند آب
  • Seyisler, atlar gelsinler, su içsinler diye ıslık çalıyorlardı.
  • می‌شخولیدند هر دم آن نفر ** بهر اسپان که هلا هین آب خور
  • Tay ıslık sesini duyunca başını kaldırdı, ürküp su içmekten vazgeçti.
  • آن شخولیدن به کره می‌رسید ** سر همی بر داشت و از خور می‌رمید
  • Anası “Yavrucuğum, neye ürküyor su içmiyorsun?” diye sordu. 4295
  • مادرش پرسید کای کره چرا ** می‌رمی هر ساعتی زین استقا
  • Tay dedi ki: “Bunlar ıslık çalıyorlar. Hep birden ıslık çalmalarından korktum.
  • گفت کره می‌شخولند این گروه ** ز اتفاق بانگشان دارم شکوه