English    Türkçe    فارسی   

3
4560-4569

  • Gûya kahır ediyordunuz, hâlbuki kahrın ta kendisine çatmıştınız… Asıl siz zaman aslanının kahrıyla kahrolmuştunuz! 4560
  • قهر می‌کردید و اندر عین قهر ** خود شما مقهور قهر شیر دهر
  • Azgın, âlemi kahrederken kahrolmuş, üst gelmişken esir düşmüş demektir
  • بیان آنک طاغی در عین قاهری مقهورست و در عین منصوری ماسور
  • Hırsız, ev sahibini kahreder, altın çalar… Hırsızlıkla meşgulken valinin adamları gelip çatar.
  • دزد قهرخواجه کرد و زر کشید ** او بدان مشغول خود والی رسید
  • Eğer o anda ev sahibinden kaçsaydı vali, ona o adamları yollar mıydı hiç?
  • گر ز خواجه آن زمان بگریختی ** کی برو والی حشر انگیختی
  • Hırsızın kahredişi, kahrolmasıdır; çünkü onun kahredişi, kendi başını kapar.
  • قاهری دزد مقهوریش بود ** زانک قهر او سر او را ربود
  • Ev sahibine üstün oluşu, hırsıza bir tuzaktır... Bu suretle vali gelir, hırsızı kısas eder.
  • غالبی بر خواجه دام او شود ** تا رسد والی و بستاند قود
  • Sen halka galip geldin, savaşta üst oldun ama, 4565
  • ای که تو بر خلق چیره گشته‌ای ** در نبرد و غالبی آغشته‌ای
  • Allah, seni çeke çeke zincire vurmak için onları mahsustan mağlûp etmiştir.
  • آن به قاصد منهزم کردستشان ** تا ترا در حلقه می‌آرد کشان
  • Kendine gel de mağlûp olanın ardını bırak, dizginini kas, pek at sürme… Ezilir, paralanırsın sonra!
  • هین عنان در کش پی این منهزم ** در مران تا تو نگردی منخزم
  • Seni bu suretle tuzağa düşürdü mü ondan sonra o kalabalığın saldırışını görürsün sen.
  • چون کشانیدت بدین شیوه به دام ** حمله بینی بعد از آن اندر زحام
  • Akıl, bu üstünlükte bozgunluğu görürken nasıl olur da sevinir?
  • عقل ازین غالب شدن کی گشت شاد ** چون درین غالب شدن دید او فساد