English    Türkçe    فارسی   

3
4686-4695

  • Şimdi can kulağını aç da “Allah dilediğini yapar sırrını duymaya hazırlan” dedi.
  • گوش بی‌گوشی درین دم بر گشا ** بهر راز یفعل الله ما یشا
  • Âşık, vuslata çağrıldığını duyunca yavaş yavaş kımıldanmaya başladı.
  • چون صلای وصل بشنیدن گرفت ** اندک اندک مرده جنبیدن گرفت
  • Âşık, topraktan da aşağıyı değil ya… Toprak bile sabah rüzgârının işvesiyle yeşiller giyinir, yokluktan başını kaldırır!
  • نه کم از خاکست کز عشوه‌ی صبا ** سبز پوشد سر بر آرد از فنا
  • Meniden de aşağı değil ya… Meni bile Allah emrini duyar da güneş yüzlü Yusuflar meydana getirir!
  • کم ز آب نطفه نبود کز خطاب ** یوسفان زایند رخ چون آفتاب
  • Rüzgârdan da aşağı değil ya… Kün emrini işitir de rahimde tavus olur, güzel güzel söz söyleyen kuş kesilir! 4690
  • کم ز بادی نیست شد از امر کن ** در رحم طاوس و مرغ خوش‌سخن
  • Taştan, topraktan meydana gelen dağdan da aşağı değil ya... Deve doğurur da o deveden de deve yavrusu doğar!
  • کم ز کوه سنگ نبود کز ولاد ** ناقه‌ای کان ناقه ناقه زاد زاد
  • Bunların hepsini bir tarafa bırak, yokluk koskoca bir âlem doğurmadı mı? Hâlâ da her an bütün varlıklar ondan doğmuyor mu?
  • زین همه بگذر نه آن مایه‌ی عدم ** عالمی زاد و بزاید دم بدم
  • Âşık, sıçradı, titredi, neşeli neşeli bir iki döndü, bir iki çark vurdu… Yere kapandı, secdeye vardı!
  • بر جهید و بر طپید و شاد شاد ** یک دو چرخی زد سجود اندر فتاد
  • Âşığın kendine gelmesi ve sevgiliyi övmeye başlaması sevgilinin şükretmesi
  • با خویش آمدن عاشق بیهوش و روی آوردن به ثنا و شکر معشوق
  • Dedi ki: “Ey çevresinde canın tavaf edip durduğu Allah ankası… Şükrolsun, kaf dağından geri döndük,
  • گفت ای عنقای حق جان را مطاف ** شکر که باز آمدی زان کوه قاف
  • Ey aşkın kıyamet yerinde İsrafillik eden sevgili… Ey aşkın aşkı, ey aşkın dileği! 4695
  • ای سرافیل قیامتگاه عشق ** ای تو عشق عشق و ای دلخواه عشق