English    Türkçe    فارسی   

3
715-724

  • O yana yol bulursan ondan sonra bazen bu tarafa salın, bazen o tarafta. 715
  • گر بدان سو راه یابی بعد از آن ** گه بدین سو گه بدان سو سر فشان
  • Tamamıyla bu tarafa mensupken o tarafta dem varma. Madem ölümün gelmemiş, yalan yere can çekişme.
  • جمله این سویی از آن سو کپ مزن ** چون نداری مرگ هرزه جان مکن
  • Fakat ebedî hayata erişen ve ecelden korkmayan Hızır canlı kişi, mahlûku tanımasa da caiz.
  • آن خضرجان کز اجل نهراسد او ** شاید ار مخلوق را نشناسد او
  • Damağını vehmin zevkiyle çeşnilendirir, varlık tulumuna üfürür, kendini havayla şişirip gururlanırsın ama,
  • کام از ذوق توهم خوش کنی ** در دمی در خیک خود پرش کنی
  • Bir iğneyle o yel kaçıp gider. Dilerim akıllı adam, bu çeşit semirmesin!
  • پس به یک سوزن تهی گردی ز باد ** این چنین فربه تن عاقل مباد
  • Kışın kardan testiler yapıyorsun, iyi ama hiç onlar suya dayanır mı? 720
  • کوزه‌ها سازی ز برف اندر شتا ** کی کند چون آب بیند آن وفا
  • Çakalın boyacı küpüne düşüp boyanması ve çakallar arasında tavusluk dâvasına kalkışması
  • افتادن شغال در خم رنگ و رنگین شدن و دعوی طاوسی کردن میان شغالان
  • Bir çakal boyacı küpüne düştü, orada bir müddet kaldı.
  • آن شغالی رفت اندر خم رنگ ** اندر آن خم کرد یک ساعت درنگ
  • Sonra postu boyanmış olarak çıkıp “Ben illiyyin tavusuyum, demeye başladı.
  • پس بر آمد پوستش رنگین شده ** که منم طاووس علیین شده
  • Postu boyanmış, pek güzel parlamış, güneş de o renklere vurmuştu.
  • پشم رنگین رونق خوش یافته ** آفتاب آن رنگها بر تافته
  • Çakal, kendini yeşil, kızıl, pembe ve sarı renklerde görüp o çeşitli renklerle öbür çakallara göründü.
  • دید خود را سبز و سرخ و فور و زرد ** خویشتن را بر شغالان عرضه کرد