English    Türkçe    فارسی   

3
80-89

  • Sakın noksanlarını bulup aleyhlerine gıybet etme. Onlar için kin güden, onların öcünü alan Allah’tır. 80
  • غایبی مندیش از نقصانشان ** کو کشد کین از برای جانشان
  • Allah dedi ki: Bu veliler benim çocuklarımdır. Gariplik âlemindedirler, eşleri yoktur. Ne işleri vardır, ne güçleri.
  • گفت اطفال من‌اند این اولیا ** در غریبی فرد از کار و کیا
  • Halkı imtihan için hor ve yetim görünürler. Fakat hakikatte dostları da benim, nedimleri de.
  • از برای امتحان خوار و یتیم ** لیک اندر سر منم یار و ندیم
  • Hepsi de benim korumama arka vermiştir. Sanki onlar, benim cüzilerimdir.
  • پشت‌دار جمله عصمتهای من ** گوییا هستند خود اجزای من
  • Sakın, sakın! Bunlar benim hırka giyenlerimdir. Binlerce kişi arasında yüz binlerce kişidirler, fakat yine de hepsi bir vücuttur.”
  • هان و هان این دلق‌پوشان من‌اند ** صد هزار اندر هزار و یک تن‌اند
  • Öyle olmasaydı bir tek Musa, bir tek sopa ile Firavunun altını üstüne getirebilir miydi? 85
  • ورنه کی کردی به یک چوبی هنر ** موسیی فرعون را زیر و زبر
  • Öyle olmasaydı Nuh, bir beddua ile doğuyu batıyı sulara gark edebilir miydi?
  • ورنه کی کردی به یک نفرین بد ** نوح شرق و غرب را غرقاب خود
  • İhsan ve kerem sahibi Lût, zalimlerin şehirlerini perişan eyleyebilir, yerlere batırabilir miydi?
  • بر نکندی یک دعای لوط راد ** جمله شهرستانشان را بی مراد
  • Cennete benzeyen şehirleri Karasu Diclesi oldu. Git de gör.
  • گشت شهرستان چون فردوسشان ** دجله‌ی آب سیه رو بین نشان
  • Bu Karasu Şam tarafındadır. Kudüs’e giderken yolda görürsün.
  • سوی شامست این نشان و این خبر ** در ره قدسش ببینی در گذر