- O gün İsrailoğullarını erkenden meydana, padişahın huzuruna götüreceklerdi.
- که برون آرند آن روز از پگاه ** سوی میدان بزم و تخت پادشاه
- “Ey İsrail oğulları, haydin… Sizi padişah filân yerde huzuruna çağırıyor.
- الصلا ای جمله اسرائیلیان ** شاه میخواند شما را زان مکان
- Sizi örtüsüz, nikapsız yüzünü gösterecek, sevaba ermek üzere size ihsanlarda bulunacak” diye tellâllar bağıracaklardı.
- تا شما را رو نماید بی نقاب ** بر شما احسان کند بهر ثواب
- Çünkü o esirler, Firavuna hiç yaklaşmazlardı, onu görmelerine izin yoktu.
- کان اسیران را بجز دوری نبود ** دیدن فرعون دستوری نبود
- Hatta yolda ona rastlasalar yüzükoyun yere kapanmaları emredilmişti. 850
- گر فتادندی به ره در پیش او ** بهر آن یاسه بخفتندی برو
- Kanun buydu: hiçbir esir, ister vakitli olsun, ister vakitsiz, o padişahın yüzünü göremeyecek.
- یاسه این بد که نبیند هیچ اسیر ** در گه و بیگه لقای آن امیر
- Yolda çavuşların seslerini duydu mu, yüzünü görmemek için duvara dönecekti.
- بانگ چاووشان چو در ره بشنود ** تا ببیند رو به دیواری کند
- Şayet yüzünü görürse mücrim sayılır, başına gelecek en kötü şeyler gelip çatardı.
- ور ببیند روی او مجرم بود ** آنچ بتر بر سر او آن رود
- Onlarda görmeleri men edilen o yüzü görmeyi pek isterlerdi. İnsan men edildiği şeye haristir derler.
- بودشان حرص لقای ممتنع ** چون حریصست آدمی فیما منع
- İsrailoğullarını, Musa aleyhisselâm’ın doğumuna mâni olmak üzere meydana çağırmaları
- به میدان خواندن بنی اسرائیل برای حیلهی ولادت موسی علیه السلام
- (Tellâllar bağırdılar:) “Esirler, meydana doğru koşun. Umulur ki padişahlar padişahı, size yüzünü gösterecek. İhsanlarda bulunacak!” 855
- ای اسیران سوی میدانگه روید ** کز شهانشه دیدن و جودست امید