English    Türkçe    فارسی   

3
864-873

  • Yoksulların, muhtaçların seslerini içesiye duy da hilebaz kişinin sesi, kulağını tutup çekmesin!
  • بانگ درویشان و محتاجان بنوش ** تا نگیرد بانگ محتالیت گوش
  • Yoksullar, tamahkâr ve kötü huylu adamlarsa bile sen yine gönül sahibini onların içinde ara! 865
  • گر گدایان طامع‌اند و زشت‌خو ** در شکم‌خواران تو صاحب‌دل بجو
  • Denizin dibinde inciler, taşlarla karışık olarak bulunur. Övülecek şeyler, ayıplar, kusurlar arasında olur.
  • در تگ دریا گهر با سنگهاست ** فخرها اندر میان ننگهاست
  • İsrailoğulları coşarak erkenden meydana doğru koştular.
  • پس بجوشیدند اسرائیلیان ** از پگه تا جانب میدان دوان
  • Firavun bu hileyle onları meydana götürünce güzelim yüzünü onlara gösterdi.
  • چون بحیلتشان به میدان برد او ** روی خود ننمودشان بس تازه‌رو
  • Gönüllerini aldı, ihsanlarda bulundu, vaatler etti.
  • کرد دلداری و بخششها بداد ** هم عطا هم وعده‌ها کرد آن قباد
  • Ondan sonrada “ Canınız için ne olur. Bu akşam hepiniz bu meydan da kalın, burada yatın uyuyun” dedi. 870
  • بعد از آن گفت از برای جانتان ** جمله در میدان بخسپید امشبان
  • Cevap vererek dediler ki, “Sana kulluk eder, sözünü dinler hatta dilersen burada bir ay otururuz”
  • پاسخش دادند که خدمت کنیم ** گر تو خواهی یک مه اینجا ساکنیم
  • Firavunun, doğum gecesi, İsrailoğullarını karılarından ayırdığına sevinerek meydandan şehre dönmesi
  • بازگشتن فرعون از میدان به شهر شاد بتفریق بنی اسرائیل از زنانشان در شب حمل
  • Firavunun, geceleyin “Bu gece doğum gecesi, fakat hepside karılarından ayrı” diye sevinerek geri döndü.
  • شه شبانگه باز آمد شادمان ** کامشبان حملست و دورند از زنان
  • Haznedarı İmran da yanındaydı. Onunla konuşa konuşa şehre geldi.
  • خازنش عمران هم اندر خدمتش ** هم به شهر آمد قرین صحبتش