English    Türkçe    فارسی   

4
2004-2013

  • Fakat ululuk ıssı Allah, sana eşek demedi at dedi... Arap, arap atına “Taal” der.
  • خر نخواندت اسپ خواندت ذوالجلال ** اسپ تازی را عرب گوید تعال
  • Cefakâr nefis katırlarını bakmak, yola getirmek için Mustafa, Hakk’ın imrahorudur. 2005
  • میر آخر بود حق را مصطفی ** بهر استوران نفس پر جفا
  • Kerem ve ihsan çekişiyle “Kul tealev” dedi... “Gelin de sizi riyazetle terbiye edeyim dedi, azgın ve serkeş atları alıştırır, yola getiririm ben.
  • قل تعالوا گفت از جذب کرم ** تا ریاضتتان دهم من رایضم
  • Nefisleri azgınlıktan geçinceye dek bu katırlardan ne tekmeler yedim.
  • نفسها را تا مروض کرده‌ام ** زین ستوران بس لگدها خورده‌ام
  • Nerede azgınları yumuşatan bir er varsa onların tekmelerinden kurtulmasına bir çare yoktur!
  • هر کجا باشد ریاضت‌باره‌ای ** از لگدهااش نباشد چاره‌ای
  • Hâsılı belâların çoğu peygamberlere gelir. Çünkü ham kişileri yola getirmek, zaten bir belâdır.
  • لاجرم اغلب بلا بر انبیاست ** که ریاضت دادن خامان بلاست
  • Siz, kaidesiz, nizamsız gitmektesiniz; sözüme uyun da rahvan gidin... Bu suretle de uysal bir hale gelin, padişahın bineceği bir at olun! 2010
  • سکسکانید از دمم یرغا روید ** تا یواش و مرکب سلطان شوید
  • Allah dedi ki: “onlara gelin de, ey terbiyeye alışkın olmayan katırlar, gelin de!
  • قل تعالوا قل تعالو گفت رب ** ای ستوران رمیده از ادب
  • Fakat gelmezlerse gamlanma... O iki temkinsiz için kinlenme!
  • گر نیایند ای نبی غمگین مشو ** زان دو بی‌تمکین تو پر از کین مشو
  • Bazılarının kulakları bu, gelin sözüne karşı sağırdır... Her hayvanın ayrı ahırı vardır.
  • گوش بعضی زین تعالواها کرست ** هر ستوری را صطبلی دیگرست