English    Türkçe    فارسی   

4
2103-2112

  • O fenlere sahip er, sarhoşça apaçık “Benden başka Allah yoktur... Bilin de bana tapın” buyurdu.
  • گفت مستانه عیان آن ذوفنون ** لا اله الا انا ها فاعبدون
  • O hal geçince sabahleyin “Sen böyle dedin... Bu doğru değil” diye kendisine söylediler.
  • چون گذشت آن حال گفتندش صباح ** تو چنین گفتی و این نبود صلاح
  • Dedi ki: “Bunu bir daha dalar da söylersem hemen o anda beni bıçaklayın! 2105
  • گفت این بار ار کنم من مشغله ** کاردها بر من زنید آن دم هله
  • Allah, tenden münezzehtir... Benimse tenim var. Böyle söylediğim zaman öldürülmem lazım!
  • حق منزه از تن و من با تنم ** چون چنین گویم بباید کشتنم
  • O hür er, bu tavsiyede bulununca her derviş bir bıçak hazırladı.
  • چون وصیت کرد آن آزادمرد ** هر مریدی کاردی آماده کرد
  • Bayezid, yine o koca kadehi dikip sarhoş oldu... Tavsiyeleri aklından çıktı.
  • مست گشت او باز از آن سغراق زفت ** آن وصیتهاش از خاطر برفت
  • Meze geldi... Aklı avare oldu; sabah geldi, mumu çaresiz kaldı!
  • نقل آمد عقل او آواره شد ** صبح آمد شمع او بیچاره شد
  • Akıl şahneye benzer... Sultan gelince biçare şahne bir bucağa büzüldü! 2110
  • عقل چون شحنه‌ست چون سلطان رسید ** شحنه‌ی بیچاره در کنجی خزید
  • Akıl Allah gölgesidir, Allah güneş... Gölge, güneşe karşı dayanır, durabilir mi hiç?
  • عقل سایه‌ی حق بود حق آفتاب ** سایه را با آفتاب او چه تاب
  • Peri ve cin, insana üstün olunca insandaki insanlık sıfatı kaybolur...
  • چون پری غالب شود بر آدمی ** گم شود از مرد وصف مردمی