English    Türkçe    فارسی   

4
3647-3656

  • Böylece insan, iklimden iklime, yani mertebeden mertebeye geçerek akil, âlim ve kâmil olur. (T.M.)
  • هم‌چنین اقلیم تا اقلیم رفت ** تا شد اکنون عاقل و دانا و زفت
  • Evvelki akılları, yani bulunduğu mertebelerdeki şuuru hatırında değildir. Nitekim en son aklı da değişecektir. (T.M.)
  • عقلهای اولینش یاد نیست ** هم ازین عقلش تحول کردنیست
  • تا رهد زین عقل پر حرص و طلب ** صد هزاران عقل بیند بوالعجب
  • Vakıa, uyumuş, yani bu dünyaya gelmiş evvelki hallerini unutmuştur. Fakat onu, o unutma halinde bırakmazlar. (T.M.) 3650
  • گر چو خفته گشت و شد ناسی ز پیش ** کی گذارندش در آن نسیان خویش
  • Tekrar o uykudan, onu uyandırırlar. Uyanınca, kendi haline gülmeye başlayıp… (T.M.)
  • باز از آن خوابش به بیداری کشند ** که کند بر حالت خود ریش‌خند
  • Rüyada gördüğüm o gam ve keder, neydi? Nasıl oldu da, doğru düzen halleri unuttum?(T.M.)
  • که چه غم بود آنک می‌خوردم به خواب ** چون فراموشم شد احوال صواب
  • “O gamların ve illetlerin uyku hali, aldanma ve hayal bulunduğunu nasıl fark edemedim” der. (T.M.)
  • چون ندانستم که آن غم و اعتلال ** فعل خوابست و فریبست و خیال
  • Dünya da böyledir; uyuyanın gördüğü rüya gibidir. Rüya görenin, gördüğü şeyleri devam edip gidecek sandığı gibi, gaflet uykusunda bulunanlar da, dünyayı sürüp gidecek sanırlar. (T.M.)
  • هم‌چنان دنیا که حلم نایمست ** خفته پندارد که این خود دایمست
  • Ama ansızın ecel sabahı zuhur edince, zan ve hile karanlığından kurtulur. (T.M.) 3655
  • تا بر آید ناگهان صبح اجل ** وا رهد از ظلمت ظن و دغل
  • خنده‌اش گیرد از آن غمهای خویش ** چون ببیند مستقر و جای خویش