English    Türkçe    فارسی   

5
1004-1013

  • Vefa toprağına bir yudumcuk döken kişiden devlet avı, nasıl olur da kaçabilir?
  • جرعه بر خاک وفا آنکس که ریخت  ** کی تواند صید دولت زو گریخت 
  • Tanrı, onları gönüllerini hoş eder. “Özleri doğrulmuştur halistir” Tanrı, onlara ihsan ettikleri şeyleri, o şeyler mahvolup bittikten sonra yine ihsan eder. 1005
  • خوش کند دلشان که اصلح بالهم  ** رد من بعد التوی انزالهم 
  • Ey ecel, ey köyü yağmalayan , bu şükreden kullardan ne aldıysan geri ver der.
  • ای اجل وی ترک غارت‌ساز ده  ** هر چه بردی زین شکوران باز ده 
  • Ecel verir, verir ama onu kabul etmezler. Çünkü can nimetleriyle nimetlenmişlerdir.
  • وا دهد ایشان بنپذیرند آن  ** زانک منعم گشته‌اند از رخت جان 
  • Biz sofiyiz, hırkalarımızı attık. Mademki oynayıp yutulduk, artık geri almayız.
  • صوفییم و خرقه‌ها انداختیم  ** باز نستانیم چون در باختیم 
  • Biz, verdiğimiz şeylere karşılık ihsanlar elde ettik; bizden ihtiyaç, hırs ve garez gitti.
  • ما عوض دیدیم آنگه چون عوض  ** رفت از ما حاجت و حرص و غرض 
  • Tuzlu ve helak edici sudan çıktık, arı duru suya, kevser kaynağına atıldık. Ey alem başkalarına ettiğin şeyler, vefasızlıktır, hiledir, aşırı nazdır. 1010
  • ز آب شور و مهلکی بیرون شدیم  ** بر رحیق و چشمه‌ی کوثر زدیم 
  • Biz, verdiğimiz şeylere karşılık ihsanlar elde ettik bütün onları, senin başına döktük.
  • آنچ کردی ای جهان با دیگران  ** بی‌وفایی و فن و ناز گران 
  • Çünkü biz savaşa girmiş, savaşa girmiş savaşta şehit olmuş erleriz derler.
  • بر سرت ریزیم ما بهر جزا  ** که شهیدیم آمده اندر غزا 
  • Sen de bu suretle bil ki pak Tanrı’nın yürekli ve yiğit öyle kulları vardır ki,
  • تا بدانی که خدای پاک را  ** بندگان هستند پر حمله و مری