English    Türkçe    فارسی   

5
2049-2058

  • Kim o kapının halkasını döverse elbette ona devlet baş gösterir.
  • حلقه‌ی آن در هر آنکو می‌زند  ** بهر او دولت سری بیرون کند 
  • O kovucu beyin gece yarısında çavuşlarla gelip Eyaz'ın odasını açması, odada asılı bulunan çarıkla postu görmesi, bunu düzen sanıp odanın her tarafını kazması, şüphe ettiği yerlerini deşmesi, kuyucuları getirmesi, duvarları delmesi ve nihayet hiçbir şey bulamayıp utanması, ümitsizliğe düşmesi. Nitekim kötü düşüncelerle hayale kapılanlar da peygamberlerle velilere büyücü dediler, bunlar, bu işi kendiliklerinden yapıyorlar, bununla yücelik ve ululuk diliyorlar diye söylendiler. İşin içyüzünü araştırdıktan sonra da utandılar, hiçbir fayda elde edemediler.
  • آمدن آن امیر نمام با سرهنگان نیم‌شب بگشادن آن حجره‌ی ایاز و پوستین و چارق دیدن آویخته و گمان بردن کی آن مکرست و روپوش و خانه را حفره کردن بهر گوشه‌ای کی گمان آمد چاه کنان آوردن و دیوارها را سوراخ کردن و چیزی نایافتن و خجل و نومید شدن چنانک بدگمانان و خیال‌اندیشان در کار انبیا و اولیا کی می‌گفتند کی ساحرند و خویشتن ساخته‌اند و تصدر می‌جویند بعد از تفحص خجل شوند و سود ندارد 
  • O emin adamlar, hazine, altın ve altın dolu küpler bulmak üzere oda kapısına geldiler. 2050
  • آن امینان بر در حجره شدند  ** طالب گنج و زر و خمره بدند 
  • Yüzlerce hünerle ve istekten çırpınarak kilidi açtılar.
  • قفل را برمی‌گشادند از هوس  ** با دو صد فرهنگ و دانش چند کس 
  • Çünkü kilit pek sağlamdı, adamakıllı kilitlenmişti. Aynı zamanda başka kilitlere de benzemiyordu.
  • زانک قفل صعب و پر پیچیده بود  ** از میان قفلها بگزیده بود 
  • Eyaz bu odayı hasisliğinden, yahut malını, ham altınını gizlemek için değil, bu sırrı halktan gizlemek için kilitlemişti.
  • نه ز بخل سیم و مال و زر خام  ** از برای کتم آن سر از عوام 
  • Bazıları kötü hayallere kapılır, bir kısım halkta bana riyakar der demişti.
  • که گروهی بر خیال بد تنند  ** قوم دیگر نام سالوسم کنند 
  • Himmetli adamların öyle can sırları vardır ki lal madeni gibi onları aşağılık adamlardan gizlerler. 2055
  • پیش با همت بود اسرار جان  ** از خسان محفوظ‌تر از لعل کان 
  • Fakat ahmaklarca altın, candan yeğdir. Padişahların yanındaysa can altını saçılır.
  • زر به از جانست پیش ابلهان  ** زر نثار جان بود نزد شهان 
  • Onlar da altın hırsı ile hararetlenmişler, koşuyorlardı. Akılları böyle hızlı gitmeyin, daha yavaş olun diyordu ama dinleyen kim?
  • می شتابیدند تفت از حرص زر ** عقلشان میگفت نه آهستهتر
  • حرس تازد بیهده سوی سراب ** عقل گوید نیک بین کان نیست آب