English    Türkçe    فارسی   

5
3132-3141

  • Şu halde kalem, herkesin işine lâyık olan mükâfat ve mücazatı yazmıştır.
  • پس قلم بنوشت که هر کار را  ** لایق آن هست تاثیر و جزا 
  • Eğri gidersen kalem de sana eğri yazar. Doğru gelirsen kalem de kutluluğunu artırır.
  • کژ روی جف القلم کژ آیدت  ** راستی آری سعادت زایدت 
  • Zulmedersen kötüsün, gerisin geriye gittin. Kalem bunu yazdı ve mürekkebi kurudu. Adalette bulunursan saadete erersin, kalem bunu yazdı, mürekkebi bile kurudu.
  • ظلم آری مدبری جف القلم  ** عدل آری بر خوری جف القلم 
  • Elinle hırsızlık edersen cezasını çekersin. Kalem yazdı, mürekkebi bile kurudu. Şarap içersen sarhoş olursun. Kalem yazdı, mürekkebi bile kurudu. 3135
  • چون بدزدد دست شد جف القلم  ** خورد باده مست شد جف القلم 
  • Reva görür müsün ki Tanrı, işten kalsın, hiçbir şey yapamasın.
  • تو روا داری روا باشد که حق  ** هم‌چو معزول آید از حکم سبق 
  • İş,benim elimden çıktı,bir şey yapamam artık.Benim yanıma bu kadar gelme, bu kadar sızlanma desin,
  • که ز دست من برون رفتست کار  ** پیش من چندین میا چندین مزار 
  • "Kalem kurudu" sözünün mânası, benim yanımda adaletle sitem bir değildir.
  • بلک معنی آن بود جف القلم  ** نیست یکسان پیش من عدل و ستم 
  • Ben, hayırla şerrin arasına bir fark koydum. Kötüyle daha kötüyü de ayırdım demektir.
  • فرق بنهادم میان خیر و شر  ** فرق بنهادم ز بد هم از بتر 
  • Bir zerre bile sende edep ve hayayı artırsa, dostunda bir zerre daha edepli olsan bil ki bu, Tanrının lûtfudur, ihsanıdır. 3140
  • ذره‌ای گر در تو افزونی ادب  ** باشد از یارت بداند فضل رب 
  • O bir zerre, senin kadrini artırır. O bir zerre, harice dağ gibi ayak basar.
  • قدر آن ذره ترا افزون دهد  ** ذره چون کوهی قدم بیرون نهد