English    Türkçe    فارسی   

5
343-352

  • Pişmanlıkla, hararetle çırpınıp dururlar. Gözlerinin bağı olmasına, böylece bir havaya körcesine düşmelerine ah ederler.
  • می‌طپد اندر پشیمانی و سوز  ** می‌کند آه از هوای چشم‌دوز 
  • Mum da ben yandım, seni yanmadan, cefa ve elemden nasıl kurtarabilirdim? der.
  • شمع او گوید که چون من سوختم  ** کی ترا برهانم از سوز و ستم 
  • Mum da ağlaya ağlaya der ki: Benim bile başım yandı, artık başkasını nasıl aydınlatabilirim? 345
  • شمع او گریان که من سرسوخته  ** چون کنم مر غیر را افروخته 
  • “Ey hasret, hazır ol o kullara ki” ayetinin tefsiri
  • تفسیر یا حسرة علی العباد 
  • O “Senin ahvaline baktım da gururlandım, halini geç gördüm” der.
  • او همی گوید که از اشکال تو  ** غره گشتم دیر دیدم حال تو 
  • Mum sönmüş, şarap bitmiş, sevgili de bizim eğri görüşümüzden utanmış, dalgalara batmış, gömülmüştür.
  • شمع مرده باده رفته دلربا  ** غوطه خورد از ننگ کژبینی ما 
  • Faydalar, ziyanın ve helakin ta kendisi olmuştur. Artık, körlükten Allahya şikayet et dur.
  • ظلت الارباح خسرا مغرما  ** نشتکی شکوی الی الله العمی 
  • Halbuki ne güzeldir inanılır müslüman, iman sahibi ve ibadet edip duran kardeşlerin ruhları.
  • حبذا ارواح اخوان ثقات  ** مسلمات مومنات قانتات 
  • Herkes bir yana yüz tutmuştur. O azizlerse hiç yanda olmayana yüz çevirmişlerdir. 350
  • هر کسی رویی به سویی برده‌اند  ** وان عزیزان رو به بی‌سو کرده‌اند 
  • Her güvercin bir yana uçmuştur, bu güvercinse cihetsizlik tarafına!
  • هر کبوتر می‌پرد در مذهبی  ** وین کبوتر جانب بی‌جانبی 
  • Biz ne hava kuşlarıyız, ne ev kuşları. Bizim yemimiz yemsizlik yemidir.
  • ما نه مرغان هوا نه خانگی  ** دانه‌ی ما دانه‌ی بی‌دانگی