English    Türkçe    فارسی   

5
3663-3672

  • Yağmur, çamur yüzünden konuk kakıldı kaldı. Beylik sabunu gibi elinden çıkmasına imkân yok.
  • مرد مهمان را گل و باران نشاند  ** بر تو چون صابون سلطانی بماند 
  • Bu yağmur çamurda o, nerden gidecek? Başına canına andolsun, adam başımıza kaldı!
  • اندرین باران و گل او کی رود  ** بر سر و جان تو او تاوان شود 
  • Konuk, bu sözleri duyunca hemen sıçrayıp dedi ki: Kadın bırak beni. Ayakkabımı ver benim, çamurdan korkum yok. 3665
  • زود مهمان جست و گفت این زن بهل  ** موزه دارم غم ندارم من ز گل 
  • Ben gidiyorum, Allah size hayırlar versin. Yolculukta can, bir an bile eğlenmez.
  • من روان گشتم شما را خیر باد  ** در سفر یک دم مبادا روح شاد 
  • Yolcu, derhal geldiği yere dönmeli. Bir yerde kalıp eğlenmek, yol keser.
  • تا که زوتر جانب معدن رود  ** کین خوشی اندر سفر ره‌زن شود 
  • Kadın, o soğuk sözü söylediğine pişman oldu. Çünkü o eşsiz mihman ürküp yola düşüyordu.
  • زن پشیمان شد از آن گفتار سرد  ** چون رمید و رفت آن مهمان فرد 
  • Kadın, lütfen, hoş gör, ben şaka olsun diye söyledim deyip.
  • زن بسی گفتش که آخر ای امیر  ** گر مزاحی کردم از طیبت مگیر 
  • Secdeler etti, bir hayli yalvarıp sızlandı ama fayda etmedi. Konuk, yola düşüp bunları hasret bıraktı. 3670
  • سجده و زاری زن سودی نداشت  ** رفت و ایشان را در آن حسرت گذاشت 
  • Bu yüzden adam da yasa battı, kadın da. Çünkü artık o konuğun yüzünü, leğendeki akisten değil, kendi yüzünden görmüşlerdi.
  • جامه ازرق کرد زان پس مرد و زن  ** صورتش دیدند شمعی بی‌لگن 
  • Konuk gitmede, ova, konuğun miriyle cennet gibi aydınlanmadaydı.
  • می‌شد و صحرا ز نور شمع مرد  ** چون بهشت از ظلمت شب گشته فرد