English    Türkçe    فارسی   

6
132-141

  • Vaaz eden dedi ki: Yüzü şehre, kuyruğu köyeyse yüzü, bil ki kuyruğundan üstündür.
  • گفت اگر رویش به شهر و دم به ده  ** روی او از دم او می‌دان که به 
  • Yok... Eğer kuyruğu şehre, yüzü köyeyse o kuyruğa toprak ol, yüzünden yüz çevir.
  • ور سوی شهرست دم رویش به ده  ** خاک آن دم باش و از رویش بجه 
  • Kanadı olan kuş, yuvasına kadar uçup gider. İnsanlar, insanların kanadı da himmettir.
  • مرغ با پر می‌پرد تا آشیان  ** پر مردم همتست ای مردمان 
  • Bir âşık, hayra, şerre bulanabilir. Sen onun hayrına şerrine bakma, himmetine bak. 135
  • عاشقی که آلوده شد در خیر و شر  ** خیر و شر منگر تو در همت نگر 
  • Doğan, isterse beyaz ve eşsiz olsun; fare avladıktan sonra bayağıdır.
  • باز اگر باشد سپید و بی‌نظیر  ** چونک صیدش موش باشد شد حقیر 
  • Fakat baykuşun meyli, padişaha olsa doğan sayılır, külâhına bakma.
  • ور بود چغدی و میل او به شاه  ** او سر بازست منگر در کلاه 
  • İnsan, bir hamur teknesi boyuncadır ama gök yüzünden de üstündür, esirden de.
  • آدمی بر قد یک طشت خمیر  ** بر فزود از آسمان و از اثیر 
  • Hiç bu gökyüzü “Biz onu ululadık” sözünü duydu mu? Kim duydu bu sözü? Dertlere düşmüş Âdemoğlu.
  • هیچ کرمنا شنید این آسمان  ** که شنید این آدمی پر غمان 
  • Hiç kimse, güzelliğini, aklını, sözlerini, isteklerini yeryüzüne gösterdi, bildirdi mi? 140
  • بر زمین و چرخ عرضه کرد کس  ** خوبی و عقل و عبارات و هوس 
  • Hiç yüzünün güzelliğini, reyindeki isabeti gökyüzüne göstermeye, söylemeye kalkıştı mı?
  • جلوه کردی هیچ تو بر آسمان  ** خوبی روی و اصابت در گمان