English    Türkçe    فارسی   

6
1899-1908

  • Mâna gözetenlerin kıblesi sabırdır, surete tapanların kıblesi taştan yapılan suret.
  • قبله‌ی معنی‌وران صبر و درنگ  ** قبله‌ی صورت‌پرستان نقش سنگ 
  • Bâtın âleminde oturanların kıblesi lûtuf ve ihsan sahibi Allah’dır, zâhire tapanların kıblesi kadın yüzü. 1900
  • قبله‌ی باطن‌نشینان ذوالمنن  ** قبله‌ی ظاهرپرستان روی زن 
  • Böylece eski yeni... Say dur. Usanırsan yürü, işine bak!
  • هم‌چنین برمی‌شمر تازه و کهن  ** ور ملولی رو تو کار خویش کن 
  • Bizim rızkımız, altın kâse içindeki şarap, köpeklerin rızkı, yal yedikleri yere dökülen tutamaç suyu.
  • رزق ما در کاس زرین شد عقار  ** وآن سگان را آب تتماج و تغار 
  • Ne huyla huylandırdıysak ona lâyıksın. Seni o rızk için göndermişizdir.
  • لایق آنک بدو خو داده‌ایم  ** در خور آن رزق بفرستاده‌ایم 
  • Onu ekmeğe âşık ettik, o huyu verdik ona. Bunu sevgiliye âşık ettik, sarhoş yaptık, bu huyu verdik buna.
  • خوی آن را عاشق نان کرده‌ایم  ** خوی این را مست جانان کرده‌ایم 
  • Huyundan razıysan, hoşlanıyorsan neden ondan kaçıyorsun öyleyse? 1905
  • چون به خوی خود خوشی و خرمی  ** پس چه از درخورد خویت می‌رمی 
  • Dişilik hoşuna gittiyse çarşafa gir. Rüstemlikten hoşlanıyorsan al hançeri!
  • مادگی خوش آمدت چادر بگیر  ** رستمی خوش آمدت خنجر بگیر 
  • Bu sözün sonu yoktur. O yoksul da yoksulluk derdiyle arıkladı, gücü kuvveti kalmadı.
  • این سخن پایان ندارد وآن فقیر  ** گشته است از زخم درویشی عقیر 
  • Yoksulun üstünde “Bir kubbenin yanında dur, yüzünü kıbleye çevir,bir ok at,nereye düşerse orada define vardır” yazılı bir kağıdı ele geçirmesi
  • قصه‌ی آن گنج‌نامه کی پهلوی قبه‌ای روی به قبله کن و تیر در کمان نه بینداز آنجا کی افتد گنجست 
  • Bir gece rüyasında gördü. Ne rüyası, rüya nerede? Doğru özlü sofi, uyumadan rüya görür.
  • دید در خواب او شبی و خواب کو  ** واقعه‌ی بی‌خواب صوفی‌راست خو