English    Türkçe    فارسی   

6
467-476

  • Birisinin bir koçu vardı. Boynuna bir ip bağlamış, ardından çekip götürüyordu. Bir hırsız geldi, ipini kesip koçu götürdü.
  • آن یکی قج داشت از پس می‌کشید  ** دزد قج را برد حبلش را برید 
  • Adam haberdar olunca, koçu nereye götürdü diye sağa sola koşmaya başladı.
  • چونک آگه شد دوان شد چپ و راست  ** تا بیابد کان قج برده کجاست 
  • Hırsızın bir kuyu başında eyvahlar olsun diye feryadetmekte olduğunu gördü.
  • بر سر چاهی بدید آن دزد را  ** که فغان می‌کرد کای واویلتا 
  • Dedi ki: Üstat, neden feryat ediyorsun? Hırsız, kuyuya altın torbam düştü. 470
  • گفت نالان از چی ای اوستاد  ** گفت همیان زرم در چه فتاد 
  • Çıkarabilirsen sana gönül hoşluğu ile beşte birini veririm.
  • گر توانی در روی بیرون کشی  ** خمس بدهم مر ترا با دلخوشی 
  • Yüz altının beşte birine sahip olursun dedi.Adam, bu tam on koçun değeri.
  • خمس صد دینار بستانی به دست  ** گفت او خود این بهای ده قجست 
  • Bir kapı kapandıysa on kapı açıldı. Bir koç gittiyse Allah, ona karşılık bir deve ihsan etti ,deyip ;
  • گر دری بر بسته شد ده در گشاد  ** گر قجی شد حق عوض اشتر بداد 
  • Elbisesini çıkarttı, kuyuya indi. Hırsız da derhal elbiselerini alıp kaçtı.
  • جامه‌ها بر کند و اندر چاه رفت  ** جامه‌ها را برد هم آن دزد تفت 
  • Yolu köye çıkaracak bir tedbir gerek. Yoksa insana tamah tohumunu getiren tedbire tedbir demezler. 475
  • حازمی باید که ره تا ده برد  ** حزم نبود طمع طاعون آورد 
  • Tamah huyu fitneden ibaret bir hırsızdır ama hayal gibi her an bir surete bürünür.
  • او یکی دزدست فتنه‌سیرتی  ** چون خیال او را بهر دم صورتی