English    Türkçe    فارسی   

6
752-761

  • Ondan kıyameti sorup dururlar ve “Ey kıyamet, kıyamete ne kadar zaman var” derlerdi.
  • زو قیامت را همی‌پرسیده‌اند  ** ای قیامت تا قیامت راه چند 
  • Birisi o hakiki mahşer olan Peygamberden haşri sordu mu çok defa hâl diliyle “Mahşerden haşri soruyor” derdi.
  • با زبان حال می‌گفتی بسی  ** که ز محشر حشر را پرسید کسی 
  • İşte onun için o güzel haberler veren peygamber, ey ulular demiştir, ölmeden önce ölün!
  • بهر این گفت آن رسول خوش‌پیام  ** رمز موتوا قبل موت یا کرام 
  • Nitekim ben de ölmeden öldüm de bu sesi, bu şöhreti o taraftan aldım, getirdim. 755
  • هم‌چنانک مرده‌ام من قبل موت  ** زان طرف آورده‌ام این صیت و صوت 
  • Kıyamet ol da kıyameti gör. Her şeyi görmenin şartı budur.
  • پس قیامت شو قیامت را ببین  ** دیدن هر چیز را شرطست این 
  • İster nur olsun, ister karanlık. O olmadıkça onu tamamı ile bilemezsin.
  • تا نگردی او ندانی‌اش تمام  ** خواه آن انوار باشد یا ظلام 
  • Akıl oldun mu aklı tamamı ile bilirsin, aşk oldun mu aşkın yanmış, mahvolmuş fitillerini anlar, duyarsın.
  • عقل گردی عقل را دانی کمال  ** عشق گردی عشق را دانی ذبال 
  • Anlayış bunu kavrayabilseydi bu dâvanın delilini apaçık söylerdim.
  • گفتمی برهان این دعوی مبین  ** گر بدی ادراک اندر خورد این 
  • İncir yiyen bir kuş gelip konuk olsa bu tarafta incir çoktur, incirin hiçbir değeri yoktur. 760
  • هست انجیر این طرف بسیار و خوار  ** گر رسد مرغی قنق انجیرخوار 
  • Âlemde bulunan kadın, erkek... Herkes her an can vermede, ölmededir.
  • در همه عالم اگر مرد و زنند  ** دم به دم در نزع و اندر مردنند