English    Türkçe    فارسی   

6
902-911

  • Aşk, kahredicidir, ben de onun eline düşmüş, kahrolmuş birisiyim. Aşkın coşup köpürmesiyle, aşkın acılığiyle şeker gibi tatlılaştım.
  • عشق قهارست و من مقهور عشق  ** چون شکر شیرین شدم از شور عشق 
  • Ey kasırga, senin önünde bir yaprağım ben, nereye düşeceğimi ne bilirim?
  • برگ کاهم پیش تو ای تند باد  ** من چه دانم که کجا خواهم فتاد 
  • Hilâl’sem de koşuşup duruyorum Bilâl’sem de. Senin güneşine uymuşum bir kere.
  • گر هلالم گر بلالم می‌دوم  ** مقتدی آفتابت می‌شوم 
  • Ayın bedir oluş yahut zayıflayıp eriyerek hilâl haline gelişle ne işi var? O, güneşin ardına düşmüş gölge gibi koşar durur. 905
  • ماه را با زفتی و زاری چه کار  ** در پی خورشید پوید سایه‌وار 
  • Kaza ve kadere karşı bir kararda durmaya kalkışan kendi sakalına güler.
  • با قضا هر کو قراری می‌دهد  ** ریش‌خند سبلت خود می‌کند 
  • Hem bir saman çöpü olup rüzgârın önüne düşmek, hem de bir yerde durmaya kalkışmak. Hem kıyamet, hem de sonra işe güce girişmeye kalkmak!
  • کاه‌برگی پیش باد آنگه قرار  ** رستخیزی وانگهانی عزم‌کار 
  • Ben aşkın elinde dağarcıktaki kedi gibiyim. Bir an yukarı çıkmadayım, bir an aşağı düşmede.
  • گربه در انبانم اندر دست عشق  ** یک‌دمی بالا و یک‌دم پست عشق 
  • O, beni başının üstünde döndürüp durmada. Ne aşağıda kararım var, ne yukarıda.
  • او همی‌گرداندم بر گرد سر  ** نه به زیر آرام دارم نه زبر 
  • Âşıklar kuvvetli bir selin önüne düşmüşlerdir. Onlar, aşkın takdirine razı olmuşlardır. 910
  • عاشقان در سیل تند افتاده‌اند  ** بر قضای عشق دل بنهاده‌اند 
  • Değirmen taşı gibi durup dinlenmeden gece gündüz inleyip sızlanarak döner dururlar.
  • هم‌چو سنگ آسیا اندر مدار  ** روز و شب گردان و نالان بی‌قرار