English    Türkçe    فارسی   

1
3695-3719

  • Ateş suyun ve oğullarının düşmanıdır. Nitekim su da ateşin canına düşmandır. 3695
  • نار خصم آب و فرزندان اوست ** همچنان که آب خصم جان اوست‌‌
  • Suyun ve çocuklarının düşmanı olduğundan su da ateşi öldürür, söndürür.
  • آب آتش را کشد زیرا که او ** خصم فرزندان آب است و عدو
  • Bütün bunlardan sonra ( şunu da bil ki) bu ateş, şehvet ateşidir, günahın suçun aslı ondadır.
  • بعد از آن این نار نار شهوت است ** کاندر او اصل گناه و زلت است‌‌
  • Dış âlemdeki ateşi su söndürür. Fakat şehvet ateşi kıyamete kadar sürüp gider.
  • نار بیرونی به آبی بفسرد ** نار شهوت تا به دوزخ می‌‌برد
  • Şehvet ateşi, su ile sakin olmaz. Çünkü azap ve elem bakımından cehennem tabiatlıdır.
  • نار شهوت می‌‌نیارامد به آب ** ز انکه دارد طبع دوزخ در عذاب‌‌
  • Şehvet ateşine ne çare var? Din nuru. Müminler ;nurunuz kâfirlerin ateşini söndürdü. 3700
  • نار شهوت را چه چاره نور دین ** نورکم اطفاء نار الکافرین‌‌
  • Bu ateşi ne söndürür? Tanrı nuru. Bu hususta İbrahim’in nurunu kendine usta yap.
  • چه کشد این نار را نور خدا ** نور ابراهیم را ساز اوستا
  • Ki öd ağacına benzeyen bu cismin, Nemrut gibi olan nefis ateşinden kurtulsun!
  • تا ز نار نفس چون نمرود تو ** وارهد این جسم همچون عود تو
  • Şehvet ateşi yanmakla eksilip bitmez. Yanmakla güzelce eksilir, nihayet yok olur.
  • شهوت ناری به راندن کم نشد ** او به ماندن کم شود بی‌‌هیچ بد
  • Bir ateşe odun attıkça o ateş nereden sönecek?
  • تا که هیزم می‌‌نهی بر آتشی ** کی بمیرد آتش از هیزم کشی‌‌
  • Fakat odun atmazsan söner. Çünkü bu çekinme ateşe su serper. 3705
  • چون که هیزم باز گیری نار مرد ** ز انکه تقوی آب سوی نار برد
  • Yüzüne, kalplerin haramdan çekinmesinden kızıllık süren kişinin güzel yüzü, hiç ateşten kararır mı?
  • کی سیه گردد ز آتش روی خوب ** کاو نهد گلگونه از تقوی القلوب‌‌
  • Tanrı ondan razı olsun, Ömer zamanında şehre ateş düşmesi
  • آتش افتادن در شهر به ایام عمر
  • Ömer’in zamanında bir yangın oldu. Ateş, taşları bile kuru ağaç gibi yakmaktaydı.
  • آتشی افتاد در عهد عمر ** همچو چوب خشک می‌‌خورد او حجر
  • Yapıları, evleri yakmağa, hatta kuşların kanatlarını ve yuvalarını bile tutuşturmağa başladı.
  • در فتاد اندر بنا و خانه‌‌ها ** تا زد اندر پر مرغ و لانه‌‌ها
  • Alevler şehrin yarısını sardı. Su bile ondan korkmakta, şaşırmaktaydı!
  • نیم شهر از شعله‌‌ها آتش گرفت ** آب می‌‌ترسید از آن و می‌‌شگفت‌‌
  • Akıllı kişiler, ateşe kovalarla su ve sirke döküyorlar. 3710
  • مشکهای آب و سرکه می‌‌زدند ** بر سر آتش کسان هوشمند
  • Yangın inada gelip alevini artırıyordu. Ona Tanrı yardım etmekteydi.
  • آتش از استیزه افزون می‌‌شدی ** می‌‌رسید او را مدد از بی‌‌حدی‌‌
  • Halk Ömer’e yüz tuttular, koşa koşa gidip “Yangınımız suyla sönmüyor?” dediler.
  • خلق آمد جانب عمر شتاب ** کاتش ما می‌‌نمیرد هیچ از آب‌‌
  • Ömer “O yangın, Tanrı alâmetlerindendir. Sizin hasislik ateşinizden bir şûledir.
  • گفت آن آتش ز آیات خداست ** شعله‌‌ای از آتش بخل شماست‌‌
  • Suyu bırakın yoksullara ekmek dağıtın. Eğer bana tâbi iseniz hasisliği terk edin” dedi.
  • آب بگذارید و نان قسمت کنید ** بخل بگذارید اگر آل منید
  • Halk, Ömer’e “ Bizim kapılarımız açık. Cömert kişileriz, mürüvvet ehliyiz, dediler. 3715
  • خلق گفتندش که در بگشوده‌‌ایم ** ما سخی و اهل فتوت بوده‌‌ایم‌‌
  • Ömer dedi ki: “ Siz, âdet olduğu için yoksullara ekmek verdiniz, Tanrı için eli açık olmadınız.
  • گفت نان در رسم و عادت داده‌‌اید ** دست از بهر خدا نگشاده‌‌اید
  • Öğünmek, görünmek, nazlanmak için cömertlik etmektesiniz; korkudan. Tanrı’dan çekinmeden, ona niyaz etme yüzünden değil!”
  • بهر فخر و بهر بوش و بهر ناز ** نه از برای ترس و تقوی و نیاز
  • Mal tohumdur, her çorak yere ekmek; kılıcı her yol vurucunun eline verme!
  • مال تخم است و به هر شوره منه ** تیغ را در دست هر ره زن مده‌‌
  • Din ehlini kin ehlinden ayırt et; Hakla oturanı ara, onunla otur!
  • اهل دین را باز دان از اهل کین ** همنشین حق بجو با او نشین‌‌