English    Türkçe    فارسی   

2
2353-2377

  • Köpek, kör yoksulu ısırsa bile kör, kendisini dalayan köpeği nereden bilecek?
  • چون گزد سگ کور صاحب ژنده را ** کی شناسد آن سگ درنده را
  • Köpeğin kör bir dilenciye saldırması
  • حمله بردن سگ بر کور گدا
  • Bir köpek, mahallede bir kör bir dilenciye savaş aslanı gibi saldırdı.
  • یک سگی در کوی بر کور گدا ** حمله می‏آورد چون شیر وغا
  • Ay bile yoksulların izi tozunu gözüne sürme gibi çektiği halde, köpek, kızgınlıkla yoksullara saldırır. 2355
  • سگ کند آهنگ درویشان به خشم ** در کشد مه خاک درویشان به چشم‏
  • Kör, köpeğin sesinden korktu, âciz oldu. Ona tâzim etmeye başladı:
  • کور عاجز شد ز بانگ و بیم سگ ** اندر آمد کور در تعظیم سگ‏
  • “Ey avcılar beyi, ey av aslanı, el senin elin (hüküm senin hükmün), benden el çek” demeye başladı.
  • کای امیر صید و ای شیر شکار ** دست دست تست دست از من بدار
  • Hakîmin biri de zaruret yüzünden eşeğin kuyruğunu ağırlamış, o kuyruğa Kerim lâkabını takmıştır.
  • کز ضرورت دم خر را آن حکیم ** کرد تعظیم و لقب دادش کریم‏
  • Kör de zora gelince köpeğe “Ey aslan, benim gibi arık birisini avlayıp da ne yapacaksın?
  • گفت او هم از ضرورت کای اسد ** از چو من لاغر شکارت چه رسد
  • Dostların çölde yaban eşeği avlamaktalar, sense mahallede kör avlıyorsun, bu ne kötü şey! 2360
  • گور می‏گیرند یارانت به دشت ** کور می‏گیری تو در کوچه به گشت‏
  • Dostların avda yaban eşeği arıyorlar, sen sokakta hile düzüp kör arıyorsun” dedi.
  • گور می‏جویند یارانت به صید ** کور می‏جویی تو در کوچه به کید
  • Bilgili köpek yaban eşeği avlar, bilgisiz köpekse köre kasteder.
  • آن سگ عالم شکار گور کرد ** وین سگ بی‏مایه قصد کور کرد
  • Köpek bile, ilim öğrenince azgınlıktan kurtulur, ormanlarda helâl hayvanlar avlar.
  • علم چون آموخت سگ رست از ضلال ** می‏کند در بیشه‏ها صید حلال‏
  • Köpek bile âlim olunca savaşta çevikleşir. Köpek bile ârif olunca Eshâb-ı Kehif’ten olur.
  • سگ چو عالم گشت شد چالاک زحف ** سگ چو عارف گشت شد ز اصحاب کهف‏
  • Köpek bile avcıları kimdir, anlar, tanır. Yarabbi, her şeyi tanıtan o nur nedir ki? 2365
  • سگ شناسا شد که میر صید کیست ** ای خدا آن نور اشناسنده چیست‏
  • Körün tanıyamaması, gözü olmadığından değildir; bu, onun bilgisizlikten sarhoş olması yüzündendir.
  • کور نشناسد نه از بی‏چشمی است ** بلکه این ز آن است کز جهل است مست‏
  • Kör, bu yeryüzünden de daha gözsüz değil ya! Hâlbuki bu yer bile Tanrı inayetiyle düşmanı tanıdı!
  • نیست خود بی‏چشم تر کور از زمین ** این زمین از فضل حق شد خصم بین‏
  • Musa’nın nurunu gördü, ona iltifat etti, Karun’u ise tanıdı yere geçirdi.
  • نور موسی دید و موسی را نواخت ** خسف قارون کرد و قارون را شناخت‏
  • Benlikte bulunan her kişiyi helâk etti, Tanrının “ Ya ard ublai” emrini anladı.
  • رجف کرد اندر هلاک هر دعی ** فهم کرد از حق که یا أرض ابلعی‏
  • Toprak su, yer ve kıvılcımlı ateş, bizimle her şeyden habersiz fakat Tanrı ile her şeyden haberdardırlar. 2370
  • خاک و آب و باد و نار با شرر ** بی‏خبر با ما و با حق با خبر
  • Bizim ise onun aksine Hak’tan gayrı her şeyden haberimiz var da Hak’tan haberimiz yoktur. Tehditçilerden bihaberiz!
  • ما بعکس آن ز غیر حق خبیر ** بی‏خبر از حق و از چندین نذیر
  • Hülâsa onların hepsi Tanrı emanetini yüklenmekten korktular, çekindiler. Fakat hayvanla karışınca bu çekinmeleri, bu çalışmaları körleşti, neticesiz bir hale geldi!
  • لاجرم أشفقن منها جمله‏شان ** کند شد ز آمیز حیوان حمله‏شان‏
  • “Hepimiz de halkla diri, Hak’la ölü bir hale gelen bu hayattan bîzarız” dediler.
  • گفته بیزاریم جمله زین حیات ** کاو بود با خلق حی با حق موات‏
  • Birisi, anası babası öldü mü yetim olur. Hak’la ünsiyet için kalb-i selim gerek!
  • چون بماند از خلق گردد او یتیم ** انس حق را قلب می‏باید سلیم‏
  • Hırsız, bir körden bir kumaş çaldı mı kör, bilmeden feryada başlar. 2375
  • چون ز کوری دزد دزدد کاله‏ای ** می‏کند آن کور عمیا ناله‏ای‏
  • Fakat hırsız ona “Senin malını ben çaldım, ben hilebaz bir hırsızım” demedikçe,
  • تا نگوید دزد او را کان منم ** کز تو دزدیدم که دزد پر فنم‏
  • Kör, hırsızı nereden bilecek? Gözünün nuru, gözünün ışığı yok ki!
  • کی شناسد کور دزد خویش را ** چون ندارد نور چشم و آن ضیا