English    Türkçe    فارسی   

3
1178-1202

  • Onların ne silâhları var, ne askerleri. Bir tek asaları var ama o asa da kıyametler koparıyormuş.
  • نیست با ایشان سلاح و لشکری ** جز عصا و در عصا شور و شری
  • Sen zahiren toprakta yatıp uyuyorsun ama hakikatte doğrular ülkesine gitmişsin.
  • تو جهان راستان در رفته‌ای ** گرچه در صورت به خاکی خفته‌ای
  • Eğer onların yaptıkları sihirse bize haber ver. Canım babacığımız, onlar Allah eriyse, yaptıkları iş Allah’tansa yine bildir. 1180
  • آن اگر سحرست ما را ده خبر ** ور خدایی باشد ای جان پدر
  • De onlara uyalım, secde edelim, kendimizi bir kimyaya atalım (da halis altın olalım).
  • هم خبر ده تا که ما سجده کنیم ** خویشتن بر کیمیایی بر زنیم
  • Ümidi kesilmiş biçareleriz. Bize bir ümit ver Allah tapısından sürülmüşleriz, bizi o tapıya yine onun keremi çekti” diye yalvardılar.
  • ناامیدانیم و اومیدی رسید ** راندگانیم و کرم ما را کشید
  • Ölmüş büyücünün oğullarına cevap vermesi
  • جواب گفتن ساحر مرده با فرزندان خود
  • Babaları, onlara rüyalarında dedi ki: “Oğullarım, bunu açıkça söylemeye imkân yok.
  • گفتشان در خواب کای اولاد من ** نیست ممکن ظاهر این را دم زدن
  • Apaçık ve olduğu gibi söylememe izin yok. Ama bu sır, uzak değil gözümün önünde.
  • فاش و مطلق گفتنم دستور نیست ** لیک راز از پیش چشمم دور نیست
  • Size bir nişane göstereyim de gizli şey aşikâr olsun. 1185
  • لیک بنمایم نشانی با شما ** تا شود پیدا شما را این خفا
  • Gözlerimin nurları, oraya varın da onun uyumakta olduğu yeri anlayın.
  • نور چشمانم چو آنجا گه روید ** از مقام خفتنش آگه شوید
  • O hakikat sahibi uyurken korkmayın asayı almaya kalkışın.
  • آن زمان که خفته باشد آن حکیم ** آن عصا را قصد کن بگذار بیم
  • Eğer çalabilirseniz o sihirbazın biridir. Sihirbaza karşı çare bulmayı bilirsiniz siz.
  • گر بدزدی و توانی ساحرست ** چاره‌ی ساحر بر تو حاضرست
  • Yok, eğer çalamazsanız aman ha aman… Kendinize gelin, o, Allah eridir. Ululuk sahibi ve hidayet verici Allah’ın elçisidir.
  • ور نتانی هان و هان آن ایزدیست ** او رسول ذوالجلال و مهتدیست
  • Yeryüzü doğudan batıya kadar Firavunla dolsa savaş zamanı Allah, yine onu üstün eder; Firavun, baş aşağı gelir. 1190
  • گر جهان فرعون گیرد شرق و غرب ** سرنگون آید خدا آنگاه حرب
  • Babalarının canı yavrucuklarım, bu doğru nişaneyi verdim işte. Buna göre iş yapın, Allah doğrusunu daha iyi bilir.
  • این نشان راست دادم جان باب ** بر نویس الله اعلم بالصواب
  • Yavrularım, sihirbaz uyuyunca sihirinin, hilesinin hükmü kalmaz.
  • جان بابا چون بخسپد ساحری ** سحر و مکرش را نباشد رهبری
  • Çoban uyudu mu kurt emin olur. Çoban uykuya daldı mı dikkati elden gider.
  • چونک چوپان خفت گرگ آمن شود ** چونک خفت آن جهد او ساکن شود
  • Fakat bir hayvana Allah çobanlık ederse kurt, oraya nereden yol bulur, onu kapmayı nasıl umabilir?
  • لیک حیوانی که چوپانش خداست ** گرگ را آنجا امید و ره کجاست
  • Hakk’ın yaptığı sihir, haktır, yerindedir. O yerli yerinde olan şeye sihirbazlık demek hatadır. 1195
  • جادوی که حق کند حقست و راست ** جادوی خواندن مر آن حق را خطاست
  • Babalarının canı yavrular, bu keskin bir nişanedir. O peygamber, zahiren ölse bile Allah yine onu yüceltir, kadrini yükseltir.
  • جان بابا این نشان قاطعست ** گر بمیرد نیز حقش رافعست
  • Kadri yüce Kur’an, Musa’nın asâsına, Mustafa sallallâhi aleyhi vesellem’in vefatı, Musa’nın uykusuna, Kur’an’ı, değiştirmek isteyenler de Musa’yı uyur bulup asâyı çalmak isteyen o iki küçük sihirbaza benzer
  • تشبیه کردن قرآن مجید را به عصای موسی و وفات مصطفی را علیه السلام نمودن بخواب موسی و قاصدان تغییر قرآن را با آن دو ساحر بچه کی قصد بردن عصا کردند چو موسی را خفته یافتند
  • Allah’ın lütufları, Mustafa’ya vaatlerde bulundu da dedi ki: “Sen ölsen bile bu din, bu iman ölmez.
  • مصطفی را وعده کرد الطاف حق ** گر بمیری تو نمیرد این سبق
  • Senin kitabını, mucizeni ben yüceltirim. Kur’an’dan bir şey eksiltmeye, ona bir şey katmaya yeltenen kişiye ben mâni olurum.
  • من کتاب و معجزه‌ت را رافعم ** بیش و کم‌کن را ز قرآن مانعم
  • Ben seni iki cihanda da korurum. Sözünü kınayanları terk eder, onları hor hakir bir hale korum.
  • من ترا اندر دو عالم حافظم ** طاعنان را از حدیثت رافضم
  • Hiç kimse Kur’an’ı değiştirmeye kudret bulamaz; ona ne bir şey ilâve edebilirler, ne ondan bir şey eksiltebilirler. Sen benden daha iyi başka bir koruyucu arama! 1200
  • کس نتاند بیش و کم کردن درو ** تو به از من حافظی دیگر مجو
  • Senin parlaklığını gün geçtikçe artırır, adını altınlara, gümüşlere bastırırım.
  • رونقت را روز روز افزون کنم ** نام تو بر زر و بر نقره زنم
  • Senin için minberler, mihraplar kurdururum. Ben, seni öyle seviyorum ki senin kahrın, benim demektir.
  • منبر و محراب سازم بهر تو ** در محبت قهر من شد قهر تو