English    Türkçe    فارسی   

3
1303-1327

  • O senin muazzam varlığın yok mu. O belki dokuz yüz kattır. O, dibi, kıyısı bulunmayan bir denizdir, yüzlerce âlem, o denize dalar gark olup gider.
  • آن تو زفتت که آن نهصدتوست ** قلزمست وغرقه گاه صد توست
  • Zaten burası ne uyanıklık yeri, ne uyku yeri. Buradan bahsetme, Allah, doğrusunu daha iyi bilir.
  • خود چه جای حد بیداریست و خواب ** دم مزن والله اعلم بالصواب
  • Bahsetme de asıl bu âlemden bahse muktedir olanlardan dile gelmez, söze sığmaz bahisler işit! 1305
  • دم مزن تا بشنوی از دم ز نان ** آنچ نامد در زبان و در بیان
  • Bahsetme de o güneşten kitaba yazılmaz, hitaba girmez sözler duy!
  • دم مزن تا بشنوی زان آفتاب ** آنچ نامد درکتاب و در خطاب
  • Bahsetme de sana bu âlemden ruhun bahsetsin… Nuh’un gemisinde yüzgeçlik bahsini bırak!
  • دم مزن تا دم زند بهر تو روح ** آشنا بگذار در کشتی نوح
  • Bu bahse girersen Kenan’a benzersin. Bana düşman olan Nuh’un gemisini istemem diye o da yüzmeye girişmişti.
  • همچو کنعان کشنا می‌کرد او ** که نخواهم کشتی نوح عدو
  • Nuh, ona “Hey, gel, babanın gemisine gir de behey aşağılık oğul, tufana gark olma” demişti.
  • هی بیا در کشتی بابا نشین ** تا نگردی غرق طوفان ای مهین
  • O, “Hayır, ben yüzme öğrendim. Senin mumundan başka bir mum yaktım” diye cevap verdi. 1310
  • گفت نه من آشنا آموختم ** من بجز شمع تو شمع افروختم
  • Nuh, “Kendine gel, buna belâ tufanının dalgası derler. Bugün yüzme bilenin eli, ayağı bir işe yaramaz” dedi.
  • هین مکن کین موج طوفان بلاست ** دست و پا و آشنا امروز لاست
  • Fakat Kenan dedi ki: “Yok yok… Ben o yüce dağa çıkarım; o dağ beni her türlü belâdan kurtarır.”
  • باد قهرست و بلای شمع کش ** جز که شمع حق نمی‌پاید خمش
  • Nuh, “Aklını başına topla, şimdi dağ, bir saman çöpü mesabesindedir.
  • گفت نه رفتم برآن کوه بلند ** عاصمست آن که مرا از هر گزند
  • Allah, kendi dostundan başkasına aman vermez” dediyse de Kenan,
  • هین مکن که کوه کاهست این زمان ** جز حبیب خویش را ندهد امان
  • Ben ne vakit senin öğüdünü dinledim ki benim de sana uyanlardan olmama tamah ettin, 1315
  • گفت من کی پند تو بشنوده‌ام ** که طمع کردی که من زین دوده‌ام
  • Senin sözün bana hiç hoş gelmedi ki… Ben, iki âlemde de senden uzağım “ dedi.
  • خوش نیامد گفت تو هرگز مرا ** من بری‌ام از تو در هر دو سرا
  • Nuh, “Yapma yavrum, bugün, naz günü değildir… Allah’ın ne eşi var, ne benzeri!
  • هین مکن بابا که روز ناز نیست ** مر خدا را خویش وانباز نیست
  • Şimdiye kadar inat etmedin ama bu zaman, nazik bir zaman. Bu kapıda kimin nazı geçer ki?
  • تا کنون کردی واین دم نازکیست ** اندرین درگاه گیرا ناز کیست
  • O, ezelde “Doğmadı da, doğurmaz da” hakikatine mahzardır. Allah’ın ne babası var, ne oğlu, ne amcası!
  • لم یلد لم یولدست او از قدم ** نه پدر دارد نه فرزند و نه عم
  • Oğulların nazını nerden çekecek, babaların niyazını nerden duyacak? 1320
  • ناز فرزندان کجا خواهد کشید ** ناز بابایان کجا خواهد شنید
  • “Ey ihtiyar, ben doğmadım, bana az nazlan… Ey genç, ben baba değilim, öyle pek salınma!
  • نیستم مولود پیراکم بناز ** نیستم والد جوانا کم گراز
  • Ben koca değilim, şehvetim de yok… Hanım nazı bırak.
  • نیستم شوهر نیم من شهوتی ** ناز را بگذار اینجا ای ستی
  • Bu hususta kulluktan, ihtiyaçtan, zaruretten başka hiçbir şeyin itibarı yok” demekte,
  • جز خضوع و بندگی و اضطرار ** اندرین حضرت ندارد اعتبار
  • Dedi ama Kenan: “Baba, yıllardır bu sözleri söylemektesin, yine de söylüyorum… Cahil misin ne?
  • گفت بابا سالها این گفته‌ای ** باز می‌گویی بجهل آشفته‌ای
  • Bu sözleri herkese ne kadar söyledin de nice soğuk cevaplar aldın, kötü sözler duydun. 1325
  • چند ازینها گفته‌ای با هرکسی ** تا جواب سرد بشنودی بسی
  • Bu soğuk sözlerin kulağıma bile girmedi, şimdi mi girecek? Artık ben bilgi sahibiyim, büyüdüm” diye cevap verdi.
  • این دم سرد تو در گوشم نرفت ** خاصه اکنون که شدم دانا و زفت
  • Nuh, “A yavrum, bir kerecik olsun babanın öğüdünü tutsan ne olur?” dedi.
  • گفت بابا چه زیان دارد اگر ** بشنوی یکبار تو پند پدر