- Tekrar utana utana başını kaldırır ama yine yılan gibi yüzüstü düşüverir! 2160
- سر بر آرد او دگر ره شرمسار ** اندر افتد باز در رو همچو مار
- Allah, tekrar “ Başını kaldır da şöyle. Kıldan kıla yaptıklarını araştırmak istiyorum” der.
- باز گوید سر بر آر و باز گو ** که بخواهم جست از تو مو بمو
- Artık ayakta durmaya kuvveti kalmadığından, Allah’ın heybetli hitabı, canına tesir etmiş olduğundan,
- قوت پا ایستادن نبودش ** که خطاب هیبتی بر جان زدش
- O ağır yükün altında, yere oturur. Allah “Söyle bana…
- پس نشیند قعده زان بار گران ** حضرتش گوید سخن گو با بیان
- Sana nimet verdim, nasıl şükrettin? Sermaye verdim, hadi, göster kazandığını!” der.
- نعمتت دادم بگو شکرت چه بود ** دادمت سرمایه هین بنمای سود
- Kul, sağ yanına dönüp peygamberlere, o ululara selâm verir; 2165
- رو بدست راست آرد در سلام ** سوی جان انبیا و آن کرام
- “Padişahlar, bu kötü kişiye şefaat edin… Ayağım da balçıkta kaldı, kilimim de” der.
- یعنی ای شاهان شفاعت کین لیم ** سخت در گل ماندش پای و گلیم
- Namazda sağ tarafa selâm vermek, kıyamette Allah’ın hesaba çekmesinden korkarak peygamberlerden yardım dilemeye, onlardan şefaat istemeye işarettir
- بیان اشارت سلام سوی دست راست در قیامت از هیبت محاسبه حق از انبیا استعانت و شفاعت خواستن
- Peygamberler, “Çareye başvuracak gün geçti. O orada yapılacak bir şeydi, elde alet oradaydı, orada kaldı!
- انبیا گویند روز چاره رفت ** چاره آنجا بود و دستافزار زفت
- A bahtsız kişi, git oradan, sen vakitsiz öten bir horozsun. Bırak bizi, kanımıza bulaşma!” derler.
- مرغ بیهنگامی ای بدبخت رو ** ترک ما گو خون ما اندر مشو
- Bunun üzerine sol tarafa baş çevirir, hısımından akrabasından yardım ister. Onlar da “ Sus!”
- رو بگرداند به سوی دست چپ ** در تبار و خویش گویندش که خپ
- Allah’a kendin cevap ver. Bizi kim oluyoruz ki? Bizden el çek!” derler. 2170
- هین جواب خویش گو با کردگار ** ما کییم ای خواجه دست از ما بدار
- Ne bu yandan bir çare olur, ne o yandan. O biçarenin canı da yüz parça olur!
- نه ازین سو نه از آن سو چاره شد ** جان آن بیچارهدل صد پاره شد
- Herkesten ümidini keser de ellerini açar, duaya başlar:
- از همه نومید شد مسکین کیا ** پس برآرد هر دو دست اندر دعا
- Yarabbi, herkesten ümidim kesildi. Evvel de sensin, âhir de sen; senden başka önü, sonu olmayan yok, diye niyaza koyulur.
- کز همه نومید گشتم ای خدا ** اول و آخر توی و منتها
- Namazdaki bu hoş işaretleri gör de bunun eninde sonunda böyle olacağını bil!
- در نماز این خوش اشارتها ببین ** تا بدانی کین بخواهد شد یقین
- Namaz yumurtasından civcivi çıkara gör, yerden tane toplayan yolsuz yordamsız kuş gibi yere başvurup durma! 2175
- بچه بیرون آر از بیضه نماز ** سر مزن چون مرغ بی تعظیم و ساز
- Dekukî’nin namazdayken garkolmak üzere bulunan bir gemideki halkın feryadını duyması
- شنیدن دقوقی در میان نماز افغان آن کشتی کی غرق خواست شدن
- Dekukî, o kıyıda namaz kıldırmak üzere imam oldu, onlar da arkasında saf olup namaza durdular.
- آن دقوقی در امامت کرد ساز ** اندر آن ساحل در آمد در نماز
- İşte güzelim bir cemaat, işte seçilmiş bir imam!
- و آن جماعت در پی او در قیام ** اینت زیبا قوم و بگزیده امام
- Namazdayken denizden “ İmdat!” seslerini duydu. Ansızın gözüne bir gemi ilişti.
- ناگهان چشمش سوی دریا فتاد ** چون شنید از سوی دریا داد داد
- Gemi, dalgalar arasına düşmüş, belâlara uğramış, perişan bir hale gelmişti.
- در میان موج دید او کشتیی ** در قضا و در بلا و زشتیی
- Hem gece, hem bulutlu bir hava, hem de dalga. Bu üç karanlık bir yandan, batma korkusu bir yandan… 2180
- هم شب و هم ابر و هم موج عظیم ** این سه تاریکی و از غرقاب بیم
- Fırtına Azrail gibi saldırıyor, dalgalar sağdan soldan hücum edip duruyordu.
- تند بادی همچو عزرائیل خاست ** موجها آشوفت اندر چپ و راست
- Gemidekiler, korkudan canlarından olmuşlar gibi feryatlarını göklere çıkarıyorlardı.
- اهل کشتی از مهابت کاسته ** نعره وا ویلها برخاسته
- Bağrışıp çağrışıyorlar, başlarını dövüyorlardı. Kâfir ve mülhit… Hepsi de imana gelmişti.
- دستها در نوحه بر سر میزدند ** کافر و ملحد همه مخلص شدند
- Yüzlerce niyazlarda bulunarak candan ahitler ediyorlar, adaklar adıyorlardı.
- با خدا با صد تضرع آن زمان ** عهدها و نذرها کرده بجان