English    Türkçe    فارسی   

3
2550-2574

  • Nefis, Allah velisine, yaklaşırsa dili yüz arşın kısalır. 2550
  • چون به نزدیک ولی الله شود ** آن زبان صد گزش کوته شود
  • Onun yüz dili vardır, her dilinde yüz lûgat, hilesi, riyası anlatılamaz ki!
  • صد زبان و هر زبانش صد لغت ** زرق و دستانش نیاید در صفت
  • Öküz nefsi dâva eden fasih sözler söyledi, yüz binlerce doğru olmayan delil getirdi.
  • مدعی گاو نفس آمد فصیح ** صد هزاران حجت آرد ناصحیح
  • Bütün şehri kandırdı, yalnız padişahı kandıramadı, o her şeyi bilen padişahın yolunu vuramadı!
  • شهر را بفریبد الا شاه را ** ره نتاند زد شه آگاه را
  • Nefsin sağ elinde tespih ve Kur’an vardır ama yerinde de hançer ve kılıç gizlidir.
  • نفس را تسبیح و مصحف در یمین ** خنجر و شمشیر اندر آستین
  • Onun mushafına, onun riyasına kanma… Kendini onunla sırdaş, haldaş yapma! 2555
  • مصحف و سالوس او باور مکن ** خویش با او هم‌سر و هم‌سر مکن
  • Seni aptes al diye havuzun kenarına getirir de havuza, suyun ta dibine atıverir!
  • سوی حوضت آورد بهر وضو ** واندر اندازد ترا در قعر او
  • Akıl, nuranî ve iyi bir hak ve hakikat arayıcısıyken neden zulmanî nefis ona galip oluyor.
  • عقل نورانی و نیکو طالبست ** نفس ظلمانی برو چون غالبست
  • Neden mi? Nefis, kendi evinde, kendi yurdunda… Akılsa garip! Köpek bile kapısında korkunç bir aslan kesilir!
  • زانک او در خانه عقل تو غریب ** بر در خود سگ بود شیر مهیب
  • Hele sabret, aslanlar ormana gitsinler. Bu kör köpekler, o vakit onlara inanırlar.
  • باش تا شیران سوی بیشه روند ** وین سگان کور آنجا بگروند
  • Şehirli, nefsin hilesini, tenin düzenini ne bilsin? O ancak kalbe gelen vahiyle kahredilebilir. 2560
  • مکر نفس و تن نداند عام شهر ** او نگردد جز بوحی القلب قهر
  • Kim onun cinsiyse ona dost olur. Ancak şeyhin olan Davut müstesna!
  • هر که جنس اوست یار او شود ** جز مگر داود کان شیخت بود
  • Çünkü o varlığını tebdil etmiştir. Allah, kimi gönül makamına vasıl ederse o kişide ten cinsiyeti kalmaz.
  • کو مبدل گشت و جنس تن نماند ** هر که را حق در مقام دل نشاند
  • Halk, umumiyetle bu cihan içinde illetlidir. İllet, şüphe yok ki illete dosttur.
  • خلق جمله علتی‌اند از کمین ** یار علت می‌شود علت یقین
  • Her aşağılık kişi Davutluk dâvasına kalkışır. Anlamayan kişiler de ona yapışır.
  • هر خسی دعوی داودی کند ** هر که بی تمییز کف در وی زند
  • Ahmak kuş, avcıdan kuş sesi duyar da o tarafa uçar gider. 2565
  • از صیادی بشنود آواز طیر ** مرغ ابله می‌کند آن سوی سیر
  • Davut olmadığı halde Davutluk dâvasına kalkışan, kendi malı olan şeyle başkasından naklettiği şeyi ayırt edemez, sapıktır o kişi. Kendine gel de manevi bir adam bile olsa kaç ondan!
  • نقد را از نقل نشناسد غویست ** هین ازو بگریز اگر چه معنویست
  • Onun yanında kurtulmuş kişiyle bağlı kişi birdir. Yakına eriştim diye iddia etse de şüphededir.
  • رسته و بر بسته پیش او یکیست ** گر یقین دعوی کند او در شکیست
  • Böyle adam, halk yanında zekâdan ibaret bile olsa mademki kendisinde bu anlayış, bu ayırt ediş yok ahmaktır!
  • این چنین کس گر ذکی مطلقست ** چونش این تمییز نبود احمقست
  • Kendine gel, ondan ceylân, aslandan nasıl kaçarsa öyle kaç! Ey bilgili yiğit, sakın onun yanına koşma!
  • هین ازو بگریز چون آهو ز شیر ** سوی او مشتاق ای دانا دلیر
  • İsa Aleyhisselâm’ın ahmaklardan dağa kaçması
  • گریختن عیسی علیه السلام فراز کوه از احمقان
  • Meryem oğlu İsa, sanki bir aslan kanını dökmek istiyormuş da ondan kaçıyormuş gibi bir dağa kaçıyordu. 2570
  • عیسی مریم به کوهی می‌گریخت ** شیرگویی خون او می‌خواست ریخت
  • Birisi, ardından koşup dedi ki: “Hayrola… Peşinde kimse yok, neden böyle kuş gibi kaçıyorsun?”
  • آن یکی در پی دوید و گفت خیر ** در پیت کس نیست چه گریزی چو طیر
  • İsa, öyle hızlı koşmaktaydı ki acelesinden cevap bile vermedi.
  • با شتاب او آنچنان می‌تاخت جفت ** کز شتاب خود جواب او نگفت
  • Adam, bir müddet İsa’nı peşinden koştu, ardını bırakmayıp bağırdı:
  • یک دو میدان در پی عیسی براند ** پس بجد جد عیسی را بخواند
  • “Allah rızası için bir an olsun dur. Neden kaçıyorsun. Merak ettim.
  • کز پی مرضات حق یک لحظه بیست ** که مرا اندر گریزت مشکلیست