English    Türkçe    فارسی   

3
80-104

  • Sakın noksanlarını bulup aleyhlerine gıybet etme. Onlar için kin güden, onların öcünü alan Allah’tır. 80
  • غایبی مندیش از نقصانشان ** کو کشد کین از برای جانشان
  • Allah dedi ki: Bu veliler benim çocuklarımdır. Gariplik âlemindedirler, eşleri yoktur. Ne işleri vardır, ne güçleri.
  • گفت اطفال من‌اند این اولیا ** در غریبی فرد از کار و کیا
  • Halkı imtihan için hor ve yetim görünürler. Fakat hakikatte dostları da benim, nedimleri de.
  • از برای امتحان خوار و یتیم ** لیک اندر سر منم یار و ندیم
  • Hepsi de benim korumama arka vermiştir. Sanki onlar, benim cüzilerimdir.
  • پشت‌دار جمله عصمتهای من ** گوییا هستند خود اجزای من
  • Sakın, sakın! Bunlar benim hırka giyenlerimdir. Binlerce kişi arasında yüz binlerce kişidirler, fakat yine de hepsi bir vücuttur.”
  • هان و هان این دلق‌پوشان من‌اند ** صد هزار اندر هزار و یک تن‌اند
  • Öyle olmasaydı bir tek Musa, bir tek sopa ile Firavunun altını üstüne getirebilir miydi? 85
  • ورنه کی کردی به یک چوبی هنر ** موسیی فرعون را زیر و زبر
  • Öyle olmasaydı Nuh, bir beddua ile doğuyu batıyı sulara gark edebilir miydi?
  • ورنه کی کردی به یک نفرین بد ** نوح شرق و غرب را غرقاب خود
  • İhsan ve kerem sahibi Lût, zalimlerin şehirlerini perişan eyleyebilir, yerlere batırabilir miydi?
  • بر نکندی یک دعای لوط راد ** جمله شهرستانشان را بی مراد
  • Cennete benzeyen şehirleri Karasu Diclesi oldu. Git de gör.
  • گشت شهرستان چون فردوسشان ** دجله‌ی آب سیه رو بین نشان
  • Bu Karasu Şam tarafındadır. Kudüs’e giderken yolda görürsün.
  • سوی شامست این نشان و این خبر ** در ره قدسش ببینی در گذر
  • Hakk’a tapan yüz binlerce peygamber yüzünden her devirde nice azaplar oldu. 90
  • صد هزاران ز انبیای حق‌پرست ** خود بهر قرنی سیاستها بدست
  • Söylesem uzun sürer. Ciğerde ne oluyor ki? Dağlar bile kan kesilir.
  • گر بگویم وین بیان افزون شود ** خود جگر چه بود که کهها خون شود
  • Dağlar kan kesilir de sonra yine donar, kalır. Sen bu kan oluşu görmezsin, çünkü körsün, kötüsün… Bu görüşten ne kadar uzaksın!
  • خون شود کهها و باز آن بفسرد ** تو نبینی خون شدن کوری و رد
  • Bu kör, ne şaşılacak şey kördür; uzağı görür, gözü de keskin. Fakat yalnız devedeki yükü görür.
  • طرفه کوری دوربین تیزچشم ** لیک از اشتر نبیند غیر پشم
  • İnsan hırsından her şeyi kıldan kıla görür, bilir ama oynayıp salınmasında hayır yoktur, bu oynayış şerle doludur.
  • مو بمو بیند ز صرفه حرص انس ** رقص بی مقصود دارد همچو خرس
  • Benliğini kıracak yerde oyna, salın da şehvet yarasının üstündeki pamuğu çek, kopar. 95
  • رقص آنجا کن که خود را بشکنی ** پنبه را از ریش شهوت بر کنی
  • Erler, meydanda oynar, dolanır, kendi kanları içinde raks ederler.
  • رقص و جولان بر سر میدان کنند ** رقص اندر خون خود مردان کنند
  • Varlıklarından kurtuldular mı ellerini çarpar… Noksanlarından ayrıldılar mı raksa girerler.
  • چون رهند از دست خود دستی زنند ** چون جهند از نقص خود رقصی کنند
  • Çalgıcıları, içlerinden def çalar… Denizler, onların coşkunluğunu görüp köpürür.
  • مطربانشان از درون دف می‌زنند ** بحرها در شورشان کف می‌زنند
  • Sen görmezsin ama onların gayretinden yapraklar bile dalların üstünde el çırpar.
  • تو نبینی لیک بهر گوششان ** برگها بر شاخها هم کف‌زنان
  • Dalların el çırpışını görmüyorsun değil mi? Buna can kulağı gerek… Ten kulağıyla duyulmaz ki. 100
  • تو نبینی برگها را کف زدن ** گوش دل باید نه این گوش بدن
  • Baş kulağını alaya, yalana, dolana kapa da aydın can şehrini gör.
  • گوش سر بر بند از هزل و دروغ ** تا ببینی شهر جان با فروغ
  • Muhammed’in kulağı, sözlerin iç yüzünü duyar. Allah, ona Kuran da “ Kulağın ta kendisi” der.
  • سر کشد گوش محمد در سخن ** کش بگوید در نبی حق هو اذن
  • Bu peygamber baştanbaşa kulaktır, gözdür. Onun merhameti sütninedir, biz de onun süt emer çocuklarıyız.
  • سر به سر گوشست و چشم است این نبی ** تازه زو ما مرضعست او ما صبی
  • Bu sözün sonu gelmez. Sen yine o fil hikâyesine dön, yine o hikâyeye başla da onu anlat.
  • این سخن پایان ندارد باز ران ** سوی اهل پیل و بر آغاز ران
  • Fil yavrularına dokunanlar hikâyesinin sonu
  • بقیه‌ی قصه‌ی متعرضان پیل‌بچگان