English    Türkçe    فارسی   

4
3735-3759

  • Kaf dağı dedi ki: "İşte sana üç yüz yıllık yol olan şu ova. Padişah, onu kar dağlarıyla doldurmuştur. 3735
  • گفت اینک دشت سیصدساله راه ** کوههای برف پر کردست شاه
  • Dağ, dağın üstüne sayısız olarak yığılmıştır... daha da her zaman oraya kar yağıp durmada!
  • کوه بر که بی‌شمار و بی‌عدد ** می‌رسد در هر زمان برفش مدد
  • Bir kar dağının üstüne başka bir kar dağı yığılıp durmada... karın soğukluğu, ta yerin dibine kadar işlemede!
  • کوه برفی می‌زند بر دیگری ** می‌رساند برف سردی تا ثری
  • An be an o uçsuz bucaksız, o büyük ambardan kardan meydana gelen bir dağ üstüne kardan bir dağ daha yığılmada!
  • کوه برفی می‌زند بر کوه برف ** دم به دم ز انبار بی‌حد و شگرف
  • Padişahım, böyle bir ova olmasaydı cehennemin harareti beni mahvederdi!"
  • گر نبودی این چنین وادی شها ** تف دوزخ محو کردی مر مرا
  • Gafilleri kar dağları bil! Allah, akıllıların perdeleri yanmasın diye onları böyle soğuk yaratmıştır. 3740
  • غافلان را کوههای برف دان ** تا نسوزد پرده‌های عاقلان
  • Karlar yağdıran bilgisizliğin aksi olmasaydı o Kafdağı, iştiyak ateşiyle yanar erirdi.
  • گر نبودی عکس جهل برف‌باف ** سوختی از نار شوق آن کوه قاف
  • Zaten ateş de Allah kahrından bir zerredir... aşağılık kişileri korkutmak için âdeta bir kamçıdır.
  • آتش از قهر خدا خود ذره‌ایست ** بهر تهدید لیمان دره‌ایست
  • Fakat bu kadar büyük ve üstün olan kahrı ile beraber yine de bak... lûtfunun soğukluğu ondan ileri!
  • با چنین قهری که زفت و فایق است ** برد لطفش بین که بر وی سابق است
  • Keyfiyetsiz ve mânevi bir ileri oluştur bu... geri kalanı da, ileri gideni de ikiliksiz olarak gör.
  • سبق بی‌چون و چگونه‌ی معنوی ** سابق و مسبوق دیدی بی‌دوی
  • Göremezsen bu aşağılık anlayışındandır... zaten halkın akılları, o madenden bir arpadır ancak! 3745
  • گر ندیدی آن بود از فهم پست ** که عقول خلق زان کان یک جوست
  • O takdirde din alametlerini ayıplama, ayıbı kendinde bul! Topraktan yaratılan kuş, nasıl olur da gök yüzünü aşar geçer?
  • عیب بر خود نه نه بر آیات دین ** کی رسد بر چرخ دین مرغ گلین
  • Kuşun dönüp dolaşacağı en yüce yer havadır... çünkü onun meydana gelişi, şehvetten, heva ve hevestendir.
  • مرغ را جولانگه عالی هواست ** زانک نشو او ز شهوت وز هواست
  • Şu halde sen evet, hayır demeksizin hayran ol da Allah rahmetinden önüne bir binek gelsin!
  • پس تو حیران باش بی‌لا و بلی ** تا ز رحمت پیشت آید محملی
  • Bu şaşılacak şeyleri anlamada acizsen evet demen tekellüme sapmandır.
  • چون ز فهم این عجایب کودنی ** گر بلی گویی تکلف می‌کنی
  • 3750.Evet demez de hayır dersen o sözde boynunu vurur... o hayır sözü yüzünden Allahnın kahrı, senin pencereni kapatır. 3750
  • ور بگویی نی زند نی گردنت ** قهر بر بندد بدان نی روزنت
  • Şu halde hemen öylece hayran ol yalnız! Hayran ol ki önden arttan Allah yardımı gelsin.
  • پس همین حیران و واله باش و بس ** تا درآید نصر حق از پیش و پس
  • Hayran olur şaşırır kalır, varlığından geçersen hal dili ile "Yarabbi bizi doğru yola götür" dersin!
  • چونک حیران گشتی و گیج و فنا ** با زبان حال گفتی اهدنا
  • Bu iş pek büyüktür, pek büyük... fakat titremeye başladın mı o büyük şey, sana yumuşar, dümdüz olur.
  • زفت زفتست و چو لرزان می‌شوی ** می‌شود آن زفت نرم و مستوی
  • Çünkü bu büyüklük, münkire göredir... âciz oldun mu lûtuftur, ihsandır o.
  • زانک شکل زفت بهر منکرست ** چونک عاجز آمدی لطف و برست
  • Cebrail aleyhisselâm'ın kendisini Mustafa sallallahû aleyhi vesellem'e kendi suretiyle göstermesi ve yediyüz kanadından bir tanesi görününce ufku kaplaması ve bütün parlaklığıyle beraber güneşin görünmez bir hale gelmesi.
  • نمودن جبرئیل علیه‌السلام خود را به مصطفی صلی‌الله علیه و سلم به صورت خویش و از هفتصد پر او چون یک پر ظاهر شد افق را بگرفت و آفتاب محجوب شد با همه شعاعش
  • Mustafa Cebrail'e "Ey dost, suretin nasıl... 3755
  • مصطفی می‌گفت پیش جبرئیل ** که چنانک صورت تست ای خلیل
  • Apâşikar olarak bana öyle görün de seni göreyim, sana bakayım " dedi.
  • مر مرا بنما تو محسوس آشکار ** تا ببینم مر ترا نظاره‌وار
  • Cebrail dedi ki: "Takatın yoktur göremezsin... duygu zayıftır, pek yufkadır!"
  • گفت نتوانی و طاقت نبودت ** حس ضعیفست و تنک سخت آیدت
  • Peygamber "Görün bakayım da bu beden, duygunun ne derece zayıf ve kuvvetsiz olduğunu anlasın" dedi.
  • گفت بنما تا ببیند این جسد ** تا چد حد حس نازکست و بی‌مدد
  • İnsanın bedenine Ait duygusu noksandır. Fakat içinde pek ulu, güzel bir huy vardır.
  • آدمی را هست حس تن سقیم ** لیک در باطن یکی خلقی عظیم