English    Türkçe    فارسی   

4
738-762

  • Fakat musibet toprağıyla karıştıktan sonra bu zir ve bem perdeleri, nereden o nağmeleri verecek?
  • لیک چون آمیخت با خاک کرب ** کی دهند این زیر و آن بم آن طرب
  • Su, sidik ve pislikle karışınca bozulur, mizacı acı ve sert bir hale gelir.
  • آب چون آمیخت با بول و کمیز ** گشت ز آمیزش مزاجش تلخ و تیز
  • İnsanın cesedinde de birazcık su vardır... Sen onu sidik bile saysan yine ateşi söndürür ya! 740
  • چیزکی از آب هستش در جسد ** بول گیرش آتشی را می‌کشد
  • Su, pis bile olsa yine tabiatı bakidir... O tabiatla gam ateşini söndürür!
  • گر نجس شد آب این طبعش بماند ** که آتش غم را به طبع خود نشاند
  • İş bu yüzden güzel sesi dinlemek âşıklara gıdadır... Çünkü güzel ses dinlemede kalp huzuru ve Allah ile birleşme zevki vardır.
  • پس غدای عاشقان آمد سماع ** که درو باشد خیال اجتماع
  • Adamın içindeki hayâller kuvvetlenir, hatta hayaller, o güzel sesten, o güzel nağmeden suretlere bürünür.
  • قوتی گیرد خیالات ضمیر ** بلک صورت گردد از بانگ و صفیر
  • Suya ceviz atanın ateşi nasıl kuvvetlendiyse aşk ateşi de güzel seslerle kuvvet bulunur!
  • آتش عشق از نواها گشت تیز ** آن چنان که آتش آن جوزریز
  • Susuz adamın ceviz ağacına binip silkelemesi ve cevizlerin çukurdaki, erişemediği suya düşmesi, bu suretle suyun sesini duyup onunla zevklenmesi, neşelenmesi
  • حکایت آن مرد تشنه کی از سر جوز بن جوز می‌ریخت در جوی آب کی در گو بود و به آب نمی‌رسید تا به افتادن جوز بانگ آب# بشنود و او را چو سماع خوش بانگ آب اندر طرب می‌آورد
  • Su, pek derin yerdeydi... Susuzun biri suyun üst tarafında bulunan ceviz ağacına binmiş, ağacı silkeliyordu. 745
  • در نغولی بود آب آن تشنه راند ** بر درخت جوز جوزی می‌فشاند
  • Ağaçtan cevizler, suya düştükçe suyun sesini dinliyor, sudan meydana gelen habbeleri seyrediyordu.
  • می‌فتاد از جوزبن جوز اندر آب ** بانگ می‌آمد همی دید او حباب
  • Bir akıllı adam, bunu görüp dedi ki: Yiğidim bu cevizler, seni susatır!
  • عاقلی گفتش که بگذار ای فتی ** جوزها خود تشنگی آرد ترا
  • Suya bir hayli ceviz düşüyor ama su derinde... Senden uzakta!
  • بیشتر در آب می‌افتد ثمر ** آب در پستیست از تو دور در
  • Sen, yukarıdan aşağıya zahmetlerle ininceye kadar su da onları daha uzağa götürecek!
  • تا تو از بالا فرو آیی به زور ** آب جویش برده باشد تا به دور
  • Adam dedi ki: Benim bu ağaç silkelemeden maksadım ceviz toplamak değil... Görünüşe bakma da maksadıma iyi dikkat et! 750
  • گفت قصدم زین فشاندن جوز نیست ** تیزتر بنگر برین ظاهر مه‌ایست
  • Benim maksadım suyun sesini işitmek ve suda hâsıl olan şu habbeleri görmektir.
  • قصد من آنست که آید بانگ آب ** هم ببینم بر سر آب این حباب
  • Âlemde susuzun, daima havuzun çevresinde dönüp dolaşmaktan başka ne işi var?
  • تشنه را خود شغل چه بود در جهان ** گرد پای حوض گشتن جاودان
  • Hacının Kâbe’nin çevresini tavaf etmesi gibi o da ırmağın, suyun çevresinde dolanır, suyun sesini dinler durur!
  • گرد جو و گرد آب و بانگ آب ** هم‌چو حاجی طایف کعبه‌ی صواب
  • İşte ey halk ziyası Hüsameddin, o susuzun maksadı gibi benim de bu Mesnevi’den maksadım sensin.
  • هم‌چنان مقصود من زین مثنوی ** ای ضیاء الحق حسام‌الدین توی
  • Mesnevi, ferileri bakımından da, asılları bakımından da tamamı ile senindir... onu sen kabul etmişsindir. 755
  • مثنوی اندر فروع و در اصول ** جمله آن تست کردستی قبول
  • Padişahlar, iyiyi de kabul ederler, kötüyü de... Bir şeyi kabul ettiler mi artık reddetmezler.
  • در قبول آرند شاهان نیک و بد ** چون قبول آرند نبود بیش رد
  • Mademki bir fidan diktin, onu sula... Mademki açtın düğümleme!
  • چون نهالی کاشتی آبش بده ** چون گشادش داده‌ای بگشا گره
  • Mesnevi’deki sözlerden maksadım senin sırrın, onu şiir halinde söylemedeki muradım senin sesindir.
  • قصدم از الفاظ او راز توست ** قصدم از انشایش آواز توست
  • Bence sesin, Allah sesidir... Âşık, haşa; sevgilisinden ayrılmaz.
  • پیش من آوازت آواز خداست ** عاشق از معشوق حاشا که جداست
  • Nâsın caniyle nâsın rabbi arasında keyfiyetsiz, kıyasa sığmaz bir ulaşma, bir birlik vardır. 760
  • اتصالی بی‌تکیف بی‌قیاس ** هست رب‌الناس را با جان ناس
  • Fakat nâs dedim, nesnas değil... nas canın canı olan Allah’a aşina olanlardır, başkaları değil!
  • لیک گفتم ناس من نسناس نی ** ناس غیر جان جان‌اشناس نی
  • Nâs dediğim adamdır, adam nerede? Sen adamların başını, görmedin, kuyruksun sen!
  • ناس مردم باشد و کو مردمی ** تو سر مردم ندیدستی دمی