Bu nükteyi başka bir yerde anlatmak borcum olsun… Şimdi bana mühlet ver, halim yok, susayım.
وامدار شرح این نکته شدم ** مهلتم ده معسرم زان تن زدم
O kavmin Dekukî’ye uyması
اقتدا کردن قوم از پس دقوقی
Dekukî, namaz kıldırmak üzere onların önüne geçti, o kadar birleştiler, o kadar kaynaştılar ki sanki onlar atlas bir kumaştı, Dekukî de o kumaşın sırması, süsü! 2140
پیش در شد آن دقوقی در نماز ** قوم همچون اطلس آمد او طراز
O padişahlar, saf olup o ünlü imama uydular.
اقتدا کردند آن شاهان قطار ** در پی آن مقتدای نامدار
Tekbir getirince kurbanlık koç gibi âlemden çıktılar.
چونک با تکبیرها مقرون شدند ** همچو قربان از جهان بیرون شدند
Ey ulu tekbirin manası şudur: Yarabbi, huzurunda kurbanız.
معنی تکبیر اینست ای امام ** کای خدا پیش تو ما قربان شدیم
Koyun keserken “Allahu ekber-Allah uludur” dersin ya o geberesi nefsi keserken de bu söz söylenir.
وقت ذبح الله اکبر میکنی ** همچنین در ذبح نفس کشتنی
Ten İsmail’e benzer, can Halil’e, can bu semiz bedeni yaptırdı da tekbir getirdi mi, 2145
تن چو اسمعیل و جان همچون خلیل ** کرد جان تکبیر بر جسم نبیل
Ten kesilir, şehvetlerden hırslardan kurtulur, besmeleyle kesilmiş temiz bir kurban haline gelir.
گشت کشته تن ز شهوتها و آز ** شد به بسم الله بسمل در نماز
Kıyamette olduğu gibi Hak huzurunda saf kurulur, hesaba, Allah ile konuşup görüşmeye girişilir.
چون قیامت پیش حق صفها زده ** در حساب و در مناجات آمده
Allah huzurunda, gözyaşları dökerek ayakta durmak, kıyamet gününde kabirden kalkıp mahşer yerinde dikilmeye benzer.
ایستاده پیش یزدان اشکریز ** بر مثال راستخیز رستخیز
Hak, “Sana bunca zamandır mühlet verdim, bana ne getirdin?
حق همیگوید چه آوردی مرا ** اندرین مهلت که دادم من ترا
Ömrünü neyle bitirdin, verdiğim gıdayı, ihsan ettiğim kuvveti ne uğruna mahvettin, 2150
عمر خود را در چه پایان بردهای ** قوت و قوت در چه فانی کردهای
Gözünün nurunu nerelerde tükettin, beş duygunu nerelerde yıprattın?
گوهر دیده کجا فرسودهای ** پنج حس را در کجا پالودهای
Gözünü, kulağını, aklını, arşa ait bütün cevherlerini harcadın… ferş âleminden bunlara karşılık ne satın aldın?
چشم و هوش و گوش و گوهرهای عرش ** خرج کردی چه خریدی تو ز فرش
Sana kazma ve bel gibi el ve ayak verdim. Onları sana bizzat ben bağışlamıştım, ne yaptın onları?” der.
دست و پا دادمت چون بیل و کلند ** من ببخشیدم ز خود آن کی شدند
Hak’tan buna benzer seni dertlere uğratan yüz binlerce haberler gelir.
همچنین پیغامهای دردگین ** صد هزاران آید از حضرت چنین
Kıyamdayken kula gelen bu haberlerden kul utanır, iki büklüm olur, rükûa varır. 2155
در قیام این کفتها دارد رجوع ** وز خجالت شد دوتا او در رکوع
Utanmadan ayakta durmaya kudreti kalmaz, rükûda Allah’ı tespih eder.
قوت استادن از خجلت نماند ** در رکوع از شرم تسبیحی بخواند
Allah’tan “Başını kaldır, rükûdan kıyama dön de Allah’ın sorgularına birer birer cevap ver” fermanı gelir.
باز فرمان میرسد بردار سر ** از رکوع و پاسخ حق بر شمر
O utanan kul, rükûdan başını kaldırır. Fakat olgun bir iş yapamamış olduğundan bu sefer yüzüstü düşer.
سر بر آرد از رکوع آن شرمسار ** باز اندر رو فتد آن خامکار
Yine emir gelir: “ Başını kaldır, secdeden kalk da yaptıklarından haber ver!”
باز فرمان آیدش بردار سر ** از سجود و وا ده از کرده خبر
Tekrar utana utana başını kaldırır ama yine yılan gibi yüzüstü düşüverir! 2160
سر بر آرد او دگر ره شرمسار ** اندر افتد باز در رو همچو مار
Allah, tekrar “ Başını kaldır da şöyle. Kıldan kıla yaptıklarını araştırmak istiyorum” der.
باز گوید سر بر آر و باز گو ** که بخواهم جست از تو مو بمو
Artık ayakta durmaya kuvveti kalmadığından, Allah’ın heybetli hitabı, canına tesir etmiş olduğundan,
قوت پا ایستادن نبودش ** که خطاب هیبتی بر جان زدش
O ağır yükün altında, yere oturur. Allah “Söyle bana…
پس نشیند قعده زان بار گران ** حضرتش گوید سخن گو با بیان
Sana nimet verdim, nasıl şükrettin? Sermaye verdim, hadi, göster kazandığını!” der.
نعمتت دادم بگو شکرت چه بود ** دادمت سرمایه هین بنمای سود
Kul, sağ yanına dönüp peygamberlere, o ululara selâm verir; 2165
رو بدست راست آرد در سلام ** سوی جان انبیا و آن کرام
“Padişahlar, bu kötü kişiye şefaat edin… Ayağım da balçıkta kaldı, kilimim de” der.
یعنی ای شاهان شفاعت کین لیم ** سخت در گل ماندش پای و گلیم
Namazda sağ tarafa selâm vermek, kıyamette Allah’ın hesaba çekmesinden korkarak peygamberlerden yardım dilemeye, onlardan şefaat istemeye işarettir
بیان اشارت سلام سوی دست راست در قیامت از هیبت محاسبه حق از انبیا استعانت و شفاعت خواستن
Peygamberler, “Çareye başvuracak gün geçti. O orada yapılacak bir şeydi, elde alet oradaydı, orada kaldı!
انبیا گویند روز چاره رفت ** چاره آنجا بود و دستافزار زفت
A bahtsız kişi, git oradan, sen vakitsiz öten bir horozsun. Bırak bizi, kanımıza bulaşma!” derler.
مرغ بیهنگامی ای بدبخت رو ** ترک ما گو خون ما اندر مشو
Bunun üzerine sol tarafa baş çevirir, hısımından akrabasından yardım ister. Onlar da “ Sus!”
رو بگرداند به سوی دست چپ ** در تبار و خویش گویندش که خپ
Allah’a kendin cevap ver. Bizi kim oluyoruz ki? Bizden el çek!” derler. 2170
هین جواب خویش گو با کردگار ** ما کییم ای خواجه دست از ما بدار
Ne bu yandan bir çare olur, ne o yandan. O biçarenin canı da yüz parça olur!
نه ازین سو نه از آن سو چاره شد ** جان آن بیچارهدل صد پاره شد
Herkesten ümidini keser de ellerini açar, duaya başlar:
از همه نومید شد مسکین کیا ** پس برآرد هر دو دست اندر دعا
Yarabbi, herkesten ümidim kesildi. Evvel de sensin, âhir de sen; senden başka önü, sonu olmayan yok, diye niyaza koyulur.
کز همه نومید گشتم ای خدا ** اول و آخر توی و منتها
Namazdaki bu hoş işaretleri gör de bunun eninde sonunda böyle olacağını bil!
در نماز این خوش اشارتها ببین ** تا بدانی کین بخواهد شد یقین
Namaz yumurtasından civcivi çıkara gör, yerden tane toplayan yolsuz yordamsız kuş gibi yere başvurup durma! 2175
بچه بیرون آر از بیضه نماز ** سر مزن چون مرغ بی تعظیم و ساز
Dekukî’nin namazdayken garkolmak üzere bulunan bir gemideki halkın feryadını duyması
شنیدن دقوقی در میان نماز افغان آن کشتی کی غرق خواست شدن
Dekukî, o kıyıda namaz kıldırmak üzere imam oldu, onlar da arkasında saf olup namaza durdular.
آن دقوقی در امامت کرد ساز ** اندر آن ساحل در آمد در نماز
İşte güzelim bir cemaat, işte seçilmiş bir imam!
و آن جماعت در پی او در قیام ** اینت زیبا قوم و بگزیده امام
Namazdayken denizden “ İmdat!” seslerini duydu. Ansızın gözüne bir gemi ilişti.
ناگهان چشمش سوی دریا فتاد ** چون شنید از سوی دریا داد داد
Gemi, dalgalar arasına düşmüş, belâlara uğramış, perişan bir hale gelmişti.
در میان موج دید او کشتیی ** در قضا و در بلا و زشتیی
Hem gece, hem bulutlu bir hava, hem de dalga. Bu üç karanlık bir yandan, batma korkusu bir yandan… 2180
هم شب و هم ابر و هم موج عظیم ** این سه تاریکی و از غرقاب بیم
Fırtına Azrail gibi saldırıyor, dalgalar sağdan soldan hücum edip duruyordu.
تند بادی همچو عزرائیل خاست ** موجها آشوفت اندر چپ و راست
Gemidekiler, korkudan canlarından olmuşlar gibi feryatlarını göklere çıkarıyorlardı.
اهل کشتی از مهابت کاسته ** نعره وا ویلها برخاسته
Bağrışıp çağrışıyorlar, başlarını dövüyorlardı. Kâfir ve mülhit… Hepsi de imana gelmişti.
دستها در نوحه بر سر میزدند ** کافر و ملحد همه مخلص شدند
Yüzlerce niyazlarda bulunarak candan ahitler ediyorlar, adaklar adıyorlardı.
با خدا با صد تضرع آن زمان ** عهدها و نذرها کرده بجان
Karmakarışık işlere dalmış, yüzleri bir an olsun kıbleye dönmemiş olanlar bile baş açık secdeye kapanmışlardı. 2185
سر برهنه در سجود آنها که هیچ ** رویشان قبله ندید از پیچ پیچ
Hâlbuki evvelce onlar, bu kulluğun faydası yok diyorlardı. Fakat o anda kullukta yüzlerce hayat görüyorlardı.
گفته که بیفایدهست این بندگی ** آن زمان دیده در آن صد زندگی
Dostlardan, dayıdan, amcadan, babadan, anadan, herkesten ümitlerini kesmişlerdi.
از همه اومید ببریده تمام ** دوستان و خال و عم بابا و مام
Kötü kişinin can verirken Allah’tan korkması gibi zahit de Allah’tan korkuyordu, fâsik da!
زاهد و فاسق شد آن دم متقی ** همچو در هنگام جان کندن شقی