English    Türkçe    فارسی   

4
1480-1529

  • Kim, “hani, nerede kıyamet?” derse a güzelim, kendini göster, işte kıyamet benim de! 1480
  • هر که گوید کو قیامت ای صنم ** خویش بنما که قیامت نک منم
  • Ey mihnetlere düşmüş de soru soran kişi, dikkat et, bak da gör. Bu kıyametten yüzlerce âlem kopmada!
  • در نگر ای سایل محنت‌زده ** زین قیامت صد جهان افزون شده
  • Bu zikir ve kunut ehli olmasa ahmağın sorusuna verilecek cevap sükûttan ibarettir padişahım!
  • ور نباشد اهل این ذکر و قنوت ** پس جواب الاحمق ای سلطان سکوت
  • Duamız kabul edilmeyince Allah göğünden isteğimize sükûtla cevap verilir canım!
  • ز آسمان حق سکوت آید جواب ** چون بود جانا دعا نامستجاب
  • Harman devşirme zamanı geldi ama yazıklar olsun... Gün bahtımız yüzünden geçti gitti!
  • ای دریغا وقت خرمنگاه شد ** لیک روز از بخت ما بیگاه شد
  • Gün dar... Hâlbuki bu söz, o kadar geniş ki bütün bir ömür bile ona az gelir! 1485
  • وقت تنگست و فراخی این کلام ** تنگ می‌آید برو عمر دوام
  • Bu daracık çukurlarda mızrak oyununa girişmek, bu oyunu oynayanları utandırır!
  • نیزه‌بازی اندرین کوه‌های تنگ ** نیزه‌بازان را همی آرد به تنگ
  • Vakit dar... Fakat oğul, halkın hatırı ve anlayışı da vakitten yüz kere daha dar!
  • وقت تنگ و خاطر و فهم عوام ** تنگ‌تر صد ره ز وقت است ای غلام
  • Ahmağın cevabı, mademki sükûttur... Ne diye sözü uzatıp durursun?
  • چون جواب احمق آمد خامشی ** این درازی در سخن چون می‌کشی
  • Allah rahmetinin yüceliği ve kerem denizinin dalgalanması yüzünden her çorak yere yağmur yağdırıp ıslatmada!
  • از کمال رحمت و موج کرم ** می‌دهد هر شوره را باران و نم
  • Cevap vermemek de cevaptır sözü, ahmağa verilecek cevap susmaktır sözünü tenkit eder. Her ikisi de bu hikâyeyle anlatılmaktadır.
  • در بیان آنک ترک الجواب جواب مقرر این سخن کی جواب الاحمق سکوت شرح این هر دو درین قصه است کی گفته می‌آید
  • Bir padişahın aklı ölmüş, şehveti diri bir kölesi vardı. 1490
  • بود شاهی بود او را بنده‌ای ** مرده عقلی بود و شهوت‌زنده‌ای
  • Padişahın ince hizmetlerini bırakır, kötü düşüncelere dalar, fakat yaptığını iyi sanırdı!
  • خرده‌های خدمتش بگذاشتی ** بد سگالیدی نکو پنداشتی
  • Padişah nafakasını azaltın... Söylenir dırlanırsa adını kullar arasından silin dedi.
  • گفت شاهنشه جرااش کم کنید ** ور بجنگد نامش از خط بر زنید
  • Kölenin aklı azdı, hırsı çok... Nafakasını az görünce kızdı, serkeşleşti.
  • عقل او کم بود و حرص او فزون ** چون جرا کم دید شد تند و حرون
  • Aklı olsaydı kendi kendinin etrafında döner dolaşır, düşünür taşınır da suçunu görür, kendisini affettirirdi.
  • عقل بودی گرد خود کردی طواف ** تا بدیدی جرم خود گشتی معاف
  • Eşekliği yüzünden bir ayağı bağlanmış eşek serkeşliğe kalkıştı mı iki ayağı da boynuna bağlanır! 1495
  • چون خری پابسته تندد از خری ** هر دو پایش بسته گردد بر سری
  • Eşek, bana bir bağ kâfidir derse aldırış etme! Çünkü bu iki bağ, o bayağı hayvanın hareketi yüzünden bağlanmıştır!
  • پس بگوید خر که یک بندم بست ** خود مدان کان دو ز فعل آن خسست
  • Mustafa aleyhisselâm “Ulu Allah melekleri yarattı, onlara akıl verdi. Hayvanları yarattı, onlara hem akıl verdi hem şehvet. Kimin aklı, şehvetinden üstün olursa meleklerden daha yücedir. Kimin şehveti aklından üstünse hayvanlardan aşağıdır” dedi; bu hadisin tefsiri
  • در تفسیر این حدیث مصطفی علیه‌السلام کی ان الله تعالی خلق الملائکة و رکب فیهم العقل و خلق البهائم و رکب فیها الشهوة و خلق بنی آدم و رکب فیهم العقل و الشهوة فمن غلب عقله شهوته فهو اعلی من الملائکة و من غلب شهوته عقله فهو ادنی من البهائم
  • Hadiste gelmiştir: Ulu Allah, halkı üç çeşit yarattı.
  • در حدیث آمد که یزدان مجید ** خلق عالم را سه گونه آفرید
  • Bir bölüğü, tamamı ile akıldan, bilgiden ve cömertlikten ibaret... Bunlar meleklerdir, secdeden başka bir iş bilmezler!
  • یک گره را جمله عقل و علم و جود ** آن فرشته‌ست او نداند جز سجود
  • Yaradılışlarında hırs ve heva yoktur... Mutlak nurdur onlar, Allah aşkıyla dirilmişlerdir.
  • نیست اندر عنصرش حرص و هوا ** نور مطلق زنده از عشق خدا
  • Bir bölüğü ise bilgisizdir... Hayvan gibi ot otlamakla semirirler. 1500
  • یک گروه دیگر از دانش تهی ** هم‌چو حیوان از علف در فربهی
  • Onlar, ahırdan, ottan başka bir şey görmezler... Kötülükten de gafildirler, yücelikten, iyilikten de!
  • او نبیند جز که اصطبل و علف ** از شقاوت غافلست و از شرف
  • Üçüncü bölükse âdemoğullarıdır, insanlardır. Bunları yarı yaradılışları bakımından melektirler, yarı yaradılışları bakımından eşek!
  • این سوم هست آدمی‌زاد و بشر ** نیم او ز افرشته و نیمیش خر
  • Eşek olan yarıları, aşağılığa meyleder, öbür yarıları da akla meyleder!
  • نیم خر خود مایل سفلی بود ** نیم دیگر مایل عقلی بود
  • İlk iki bölük savaştan, çekişten anlamaz, istirahat ve huzur içindedir. Fakat bu bölük, yani insan ikisine de aykırıdır ve azap içindedir.
  • آن دو قوم آسوده از جنگ و حراب ** وین بشر با دو مخالف در عذاب
  • Bu insanda sınanma yönünden bölüklere ayrılmıştır... Hepsi insan şeklindedir ama üç kısımdır: 1505
  • وین بشر هم ز امتحان قسمت شدند ** آدمی شکلند و سه امت شدند
  • Bir kısmı, mutlak varlık olan Allah’a dalmış, kendini kaybetmiş olanlardır... Bunlar İsa gibi meleklere katılmışlardır.
  • یک گره مستغرق مطلق شدست ** هم‌چو عیسی با ملک ملحق شدست
  • Surette insandır bunlar, fakat hakikatte Cebrail... Kızgınlıktan heva ve hevesten, dedikodudan kurtulmuşlardır.
  • نقش آدم لیک معنی جبرئیل ** رسته از خشم و هوا و قال و قیل
  • Riyazattan da kurtulmuşlardır, zahitlikten ve savaştan da... Sanki onlar, insanoğlundan doğmamışlardır!
  • از ریاضت رسته وز زهد و جهاد ** گوییا از آدمی او خود نزاد
  • İkinci kısmı eşeklere katılmış olanlardır. Bunlar kızgınlığın ta kendisi olmuşlar, tepeden tırnağa kadar şehvet kesilmişlerdir.
  • قسم دیگر با خران ملحق شدند ** خشم محض و شهوت مطلق شدند
  • Bunlardaki Cebrail’lik meleklik sıfatı gitmiştir... Çünkü o ev dardı, o sıfat da büyük, sığamadı, geçip gitti! 1510
  • وصف جبریلی دریشان بود رفت ** تنگ بود آن خانه و آن وصف زفت
  • Canı olmayan adam ölür... Canında bu sıfat bulunmayan kişi de eşek olur.
  • مرده گردد شخص کو بی‌جان شود ** خر شود چون جان او بی‌آن شود
  • Çünkü bu sıfatta olmayan can bayağıdır, aşağıdır... Bu sözü sofi söylemiştir, doğrudur!
  • زانک جانی کان ندارد هست پست ** این سخن حقست و صوفی گفته است
  • O hayvanlardan da fazla can çekişir... Âlemde ince işlere girişir!
  • او ز حیوانها فزون‌تر جان کند ** در جهان باریک کاریها کند
  • Onun örüp dokuduğu hile ve şeytanlık, başka bir hayvandan zuhur edemez!
  • مکر و تلبیسی که او داند تنید ** آن ز حیوان دیگر ناید پدید
  • Altın sırmalı elbiseler dokur, denizin dibinden inciler çıkarır... 1515
  • جامه‌های زرکشی را بافتن ** درها از قعر دریا یافتن
  • Hendese bilgilerinin en ince noktalarını bilir yahut nücum, tıp ve felsefe bilgilerini elde eder!
  • خرده‌کاریهای علم هندسه ** یا نجوم و علم طب و فلسفه
  • Çünkü onun, ancak bu dünya ile alâkası vardır... Yedinci kat göğe çıkmaya yolu yoktur.
  • که تعلق با همین دنیاستش ** ره به هفتم آسمان بر نیستش
  • Bütün bu bilgiler, ahır yapısına yarar... Ahır da öküzle devenin varlığına destektir!
  • این همه علم بنای آخرست ** که عماد بود گاو و اشترست
  • Hayvanların birkaç gün yaşamalarına yarayan bu bilgilerin adını, şu ahmaklar remizler, ince şeyler kodular.
  • بهر استبقای حیوان چند روز ** نام آن کردند این گیجان رموز
  • Allah yolunun, Allah durağının bilgisini ancak gönül sahibi yahut da gönül sahibinin gönlü bilir! 1520
  • علم راه حق و علم منزلش ** صاحب دل داند آن را با دلش
  • İşte Allah bu terkiple lâtif bir hayvan olan insanı yarattı, onu bilgilere eş etti.
  • پس درین ترکیب حیوان لطیف ** آفرید و کرد با دانش الیف
  • O bölüğe “hayvanlar gibi” dedi... Çünkü uyanıklığın uykuyla ne münasebeti var?
  • نام کالانعام کرد آن قوم را ** زانک نسبت کو بیقظه نوم را
  • Hayvani ruhta ancak uyku bulunur... Bu çeşit insanlarda aksine duygular vardır.
  • روح حیوانی ندارد غیر نوم ** حسهای منعکس دارند قوم
  • Fakat uyanıklık gelmedi de hayvani uyku kalmadı mı duygusunun aksi ve aykırı olduğunu levhten okur anlar!
  • یقظه آمد نوم حیوانی نماند ** انعکاس حس خود از لوح خواند
  • Uykuya dalan kişinin uyandığı zaman, rüyada gördüklerinin aksini görmesi gibi! 1525
  • هم‌چو حس آنک خواب او را ربود ** چون شد او بیدار عکسیت نمود
  • Hülâsa o aşağılık kişi, aşağılık âlemdendir... Onu bırak, “Ben batanları sevmem, de!”
  • لاجرم اسفل بود از سافلین ** ترک او کن لا احب الافلین
  • Kalplerinde hastalık olanlara gelince: Kur’an, onların gönüllerindeki pisliği arttırır ve "Allah, Kur’an’daki misallerle çoğunu azdırır, çoğunu da doğru yola götürür" ayetlerinin tefsiri
  • در تفسیر این آیت کی و اما الذین فی قلوبهم مرض فزادتهم رجسا و قوله یضل به کثیرا و یهدی به کثیرا
  • Çünkü hayvani ruha sahip olan kişinin, huylarını değiştirmeye, nefsiyle savaşa girişmeye, aşağılıktan kurtulmaya istidadı vardı ama o istidadı fevt etti!
  • زانک استعداد تبدیل و نبرد ** بودش از پستی و آن را فوت کرد
  • Hâlbuki hayvanda istidat yoktur... Hayvanlıktaki özrü apaçıktır!
  • باز حیوان را چو استعداد نیست ** عذر او اندر بهیمی روشنیست
  • İnsandan yol gösteren bu istidat gitti mi ne yerse yesin eşek beynidir!
  • زو چو استعداد شد کان رهبرست ** هر غذایی کو خورد مغز خرست