- 
		   تا به از جان نیست جان باشد عزیز ** چون به آمد نام جان شد چیز لیز   4110
 
		 
	         
	         
	         
		 
	       
	       
	       
		  - İnsan için candan iyi bir şey yoksa can azizdir. Fakat candan iyi bir şeye sahip oldu mu, canın adı hor, hakir olur gider.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    لعبت مرده بود جان طفل را ** تا نگشت او در بزرگی طفلزا
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Çocuğun canı, çocuk kaldıkça, büyümedikçe oyun için yapılan bebeciktir.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    این تصور وین تخیل لعبتست ** تا تو طفلی پس بدانت حاجتست
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Bu düşünceler bu hayallenmeler de bebeciklerdir. Sen çocuk kaldıkça onlara ihtiyacın vardır.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    چون ز طفلی رست جان شد در وصال ** فارغ از حس است و تصویر و خیال
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Fakat çocuk, çocukluktan kurtuldu da kemale erişti mi, adam oldu mu artık duygulardan da vazgeçer, düşüncelerden de, hayallerden de!
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    نیست محرم تا بگویم بینفاق ** تن زدم والله اعلم بالوفاق
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Mahrem yok ki açıkça söyleyeyim… Sükût ettim; Allah hakikate uygun olanı daha iyi bilir.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
		   - 
		   مال و تن برفاند ریزان فنا ** حق خریدارش که الله اشتری   4115
 
		 
	         
	         
	         
		 
	       
	       
	       
		  - Malla beden, hemencecik eriyip giden kardır. Fakat satılığa çıkarılınca onların alıcısı Allah’tır.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    برفها زان از ثمن اولیستت ** که هیی در شک یقینی نیستت
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Bu kar, sana neden paradan daha iyi geliyor, bilir misin? Şüphedesin, yakinin yok da ondan.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    وین عجب ظنست در تو ای مهین ** که نمیپرد به بستان یقین
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Behey aşağılık adam, bu sendeki zan, ne acayip zan ki yakin bahçesinde hiç uçmuyor.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    هر گمان تشنهی یقینست ای پسر ** میزند اندر تزاید بال و پر
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Oğul, her şüphe, yakına susamıştır. Şüphe arttıkça yakına ulaşmak için daha ziyade çırpınır, kol kanat açar, uçmaya çalışır...
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    چون رسد در علم پس پر پا شود ** مر یقین را علم او بویا شود
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - İlim mertebesine ulaştı mı kanadı ayak kesilir, gayri uçmaya ihtiyacı kalmaz. Çünkü bilgisi yakın kokusunu almaya başlamıştır.