- 
		    نصف قیمت ارزد آن دو چشم او ** که دو چشمش راست مسند چشم تو
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Öküzün iki gözü, değerinin yarısıdır... Çünkü onun iki gözle yapacağı şeyi, sen ona yaptırabilirsin!
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    ور کنی یک چشم آدمزادهای ** نصف قیمت لایقست از جادهای
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Fakat bir insanın tek gözünü çıkarsan değerinin yarısını vermek gerek!
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    زانک چشم آدمی تنها به خود ** بی دو چشم یار کاری میکند
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Zira insan gözü, başlı başına başka birinin yardımı olmaksızın bir iş görebilir!
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
		   - 
		   چشم خر چون اولش بی آخرست ** گر دو چشمش هست حکمش اعورست   1715
 
		 
	         
	         
	         
		 
	       
	       
	       
		  - Eşeğin gözü, işin sonunu görmediğinden eşek, çift gözlü olsa da tek gözlü hükmündedir.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    این سخن پایان ندارد وان خفیف ** مینویسد رقعه در طمع رغیف
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Bu sözün sonu yoktur... O hafif akıllı, ekmek tamahı ile padişaha mektup yazmaya koyuldu.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
	      
		  
		  - 
		  بقیهی نوشتن آن غلام رقعه به طلب اجری
 
	      
	       
	      
	       
	      
		  - Nafaka istemek için kölenin padişaha mektup yazması
 
		  
	      
	       
	      
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    رفت پیش از نامه پیش مطبخی ** کای بخیل از مطبخ شاه سخی
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Mektubu yazmadan mutfak eminine gitti... Ey cömert padişahın mutfağındaki hasis adam, dedi...
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    دور ازو وز همت او کین قدر ** از جریام آیدش اندر نظر
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Nafakamdan bu kadar şey kesmek padişahtan, padişahın himmetinden uzaktır!
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    گفت بهر مصلحت فرموده است ** نه برای بخل و نه تنگی دست
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Mutfak emini dedi ki: öyle iktiza etmiştir de ondan kesmiştir... Ne hasisliktendir bu, ne de darlığından!
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
		   - 
		   گفت دهلیزیست والله این سخن ** پیش شه خاکست هم زر کهن   1720
 
		 
	         
	         
	         
		 
	       
	       
	       
		  - Köle, hayır dedi... Vallahi bu söz, bu emir, padişahın değildir... Padişahın yanında eski altın bile topraktır âdeta!
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    مطبخی ده گونه حجت بر فراشت ** او همه رد کرد از حرصی که داشت
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Mutfak emini, ona on türlü delil getirdi... Fakat o hırsından hepsini reddetti.