- 
		    همچو آتش کرد مقراضی برون  ** میبرید و لب پر افسانه و فسون 
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Ateş gibi makasını çıkardı, kumaşı kesmeye başladı. Ağzıysa masallarla afsunlarla doluydu.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
	      
		  
		  - 
		  مضاحک گفتن درزی و ترک را از قوت خنده بسته شدن دو چشم تنگ او و فرصت یافتن درزی 
 
	      
	       
	      
	       
	      
		  - Terzinin güldürecek şeyler söylemesi,Türk’ün kahkahalarla gülmesi ve küçücük, daracık gözlerinin kapanması,terzinin de bu suretle kumaşı çalmaya fırsat bulması
 
		  
	      
	       
	      
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    ترک خندیدن گرفت از داستان  ** چشم تنگش گشت بسته آن زمان 
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Türk, hikâyelere gülmeye başladı. Daracık gözü tamamı ile örtüldü.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    پارهای دزدید و کردش زیر ران  ** از جز حق از همه احیا نهان 
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Terzi, kumaştan bir parça çalıp oyluğunun altına gizledi. Allah’dan başka kimsecikler görmedi.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
		   - 
		   حق همیدید آن ولی ستارخوست  ** لیک چون از حد بری غماز اوست    1695
 
		 
	         
	         
	         
		 
	       
	       
	       
		  - Allah, her şeyi görür ama huyu, örtmektir. Fakat haddini aştın mı açan da odur ha!
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    ترک را از لذت افسانهاش  ** رفت از دل دعوی پیشانهاش 
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Türk, onun masallarının lezzetinden giriştiği bahsi tamamen unuttu.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    اطلس چه دعوی چه رهن چه  ** ترک سرمستست در لاغ اچی 
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Atlas neymiş, bahis neymiş, rehin ne? Türk, o terzi beyinin lâtifesine kapıldı gitti, âdeta sarhoş oldu, kendinden geçti.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    لابه کردش ترک کز بهر خدا  ** لاغ میگو که مرا شد مغتذا 
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Allah için olsun, lâtifelerin canıma gıda oldu, gülünecek bir şey daha söyle diye yalvardı.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    گفت لاغی خندمینی آن دغا  ** که فتاد از قهقهه او بر قفا 
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - O hain gülünecek bir şey daha söyledi. Türk kahkahasından sırt üstü yere yıkıldı.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
		   - 
		   پارهای اطلس سبک بر نیفه زد  ** ترک غافل خوش مضاحک میمزد    1700
 
		 
	         
	         
	         
		 
	       
	       
	       
		  - Gafil Türk, gülüp dururken terzi kumaştan bir parça daha çalıp gömleğinin yakasından koynuna soktu.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    همچنین بار سوم ترک خطا  ** گفت لاغی گوی از بهر خدا 
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Hıta’lı Türk, üçüncü defa, Allah aşkına gülünç bir şey daha söyle dedi.