English    Türkçe    فارسی   

1
3684-3708

  • خویش را بین چون همی‌‌لرزی ز بیم ** مر عدم را نیز لرزان دان مقیم‌‌
  • Bir kendine bak, yok olmaktan nasıl titreyip durmaktasın? Yokluğu da aynen böyle tir tir titrer bil!
  • ور تو دست اندر مناصب می‌‌زنی ** هم ز ترس است آن که جانی می‌‌کنی‌‌ 3685
  • Dünya mansıplarını elde etsen bile yine kaybetme korkusundan canın çıkar.
  • هر چه جز عشق خدای احسن است ** گر شکر خواری است آن جان کندن است‌‌
  • En güzel olan (Güzeller güzeli ) Tanrı’nın aşkından başka ne varsa can çekişmeden ibarettir, hattâ şeker yemek bile!
  • چیست جان کندن سوی مرگ آمدن ** دست در آب حیاتی نازدن‌‌
  • Can çekişme nedir? Ölüme yaklaşmak, abıhayatı elde edememek.
  • خلق را دو دیده در خاک و ممات ** صد گمان دارند در آب حیات‌‌
  • Halkın iki gözü de toprağa ve ölüme saplanmıştır. Abıhayat var mı, yok mu, bunda yüz türlü şüpheler var.
  • جهد کن تا صد گمان گردد نود ** شب برو ور تو بخسبی شب رود
  • Sen cehdet de bu yüz şüphen de sana düşsün. Geceleyin yürü ,yol al... Uyudun mu gece gitti gider!
  • در شب تاریک جوی آن روز را ** پیش کن آن عقل ظلمت سوز را 3690
  • O gündüzü geceleyin ara; karanlıkları yakan o aklı, kendine kılavuz yap!
  • در شب بد رنگ بس نیکی بود ** آب حیوان جفت تاریکی بود
  • Kötü renkli gecede çok iyilikler vardır. Abıhayat, karanlıkların eşidir, karanlıktadır.
  • سر ز خفتن کی توان برداشتن ** با چنین صد تخم غفلت کاشتن‌‌
  • Böyle yüzlerce gaflet tohumunu ekip durdukça başını uykudan kaldırabilir misiniz?
  • خواب مرده لقمه‌‌ی مرده یار شد ** خواجه خفت و دزد شب بر کار شد
  • Ölü uyku, ölü lokmaya dost oldu; efendi uyudu, geceleyin iş gören hırsız da hazırlığa koyuldu.
  • تو نمی‌‌دانی که خصمانت کی‌‌اند ** ناریان خصم وجود خاکی‌‌اند
  • Senin düşmanın kimlerdir? Bilmiyorsun. Ateşten yaratılanlar, topraktan yaratılmışların varlığına düşmandır.
  • نار خصم آب و فرزندان اوست ** همچنان که آب خصم جان اوست‌‌ 3695
  • Ateş suyun ve oğullarının düşmanıdır. Nitekim su da ateşin canına düşmandır.
  • آب آتش را کشد زیرا که او ** خصم فرزندان آب است و عدو
  • Suyun ve çocuklarının düşmanı olduğundan su da ateşi öldürür, söndürür.
  • بعد از آن این نار نار شهوت است ** کاندر او اصل گناه و زلت است‌‌
  • Bütün bunlardan sonra ( şunu da bil ki) bu ateş, şehvet ateşidir, günahın suçun aslı ondadır.
  • نار بیرونی به آبی بفسرد ** نار شهوت تا به دوزخ می‌‌برد
  • Dış âlemdeki ateşi su söndürür. Fakat şehvet ateşi kıyamete kadar sürüp gider.
  • نار شهوت می‌‌نیارامد به آب ** ز انکه دارد طبع دوزخ در عذاب‌‌
  • Şehvet ateşi, su ile sakin olmaz. Çünkü azap ve elem bakımından cehennem tabiatlıdır.
  • نار شهوت را چه چاره نور دین ** نورکم اطفاء نار الکافرین‌‌ 3700
  • Şehvet ateşine ne çare var? Din nuru. Müminler ;nurunuz kâfirlerin ateşini söndürdü.
  • چه کشد این نار را نور خدا ** نور ابراهیم را ساز اوستا
  • Bu ateşi ne söndürür? Tanrı nuru. Bu hususta İbrahim’in nurunu kendine usta yap.
  • تا ز نار نفس چون نمرود تو ** وارهد این جسم همچون عود تو
  • Ki öd ağacına benzeyen bu cismin, Nemrut gibi olan nefis ateşinden kurtulsun!
  • شهوت ناری به راندن کم نشد ** او به ماندن کم شود بی‌‌هیچ بد
  • Şehvet ateşi yanmakla eksilip bitmez. Yanmakla güzelce eksilir, nihayet yok olur.
  • تا که هیزم می‌‌نهی بر آتشی ** کی بمیرد آتش از هیزم کشی‌‌
  • Bir ateşe odun attıkça o ateş nereden sönecek?
  • چون که هیزم باز گیری نار مرد ** ز انکه تقوی آب سوی نار برد 3705
  • Fakat odun atmazsan söner. Çünkü bu çekinme ateşe su serper.
  • کی سیه گردد ز آتش روی خوب ** کاو نهد گلگونه از تقوی القلوب‌‌
  • Yüzüne, kalplerin haramdan çekinmesinden kızıllık süren kişinin güzel yüzü, hiç ateşten kararır mı?
  • آتش افتادن در شهر به ایام عمر
  • Tanrı ondan razı olsun, Ömer zamanında şehre ateş düşmesi
  • آتشی افتاد در عهد عمر ** همچو چوب خشک می‌‌خورد او حجر
  • Ömer’in zamanında bir yangın oldu. Ateş, taşları bile kuru ağaç gibi yakmaktaydı.
  • در فتاد اندر بنا و خانه‌‌ها ** تا زد اندر پر مرغ و لانه‌‌ها
  • Yapıları, evleri yakmağa, hatta kuşların kanatlarını ve yuvalarını bile tutuşturmağa başladı.