-
هین غذای دل بده از هم دلی ** رو بجو اقبال را از مقبلی
- Agâh ol, bir gönüldeşten gönül gıdasını al, onunla gönlünü gıdalandır. Yürü, ikbali bir ikbal sahibinden öğren!
-
تعظیم نعت مصطفی علیه السلام که مذکور بود در انجیل
- Mustafa salâvatullahi aleyh’in İncil’de anılan iyi vasıflarını ululamaları
-
بود در انجیل نام مصطفی ** آن سر پیغمبران بحر صفا
- İncil'de Mustafa’nın, o Peygamberler başının, o sefa denizinin adı vardı;
-
بود ذکر حلیهها و شکل او ** بود ذکر غزو و صوم و اکل او
- Sıfatları, şekli, savaşı, oruç tutuşu ve yiyişi anılmıştı.
-
طایفهی نصرانیان بهر ثواب ** چون رسیدندی بدان نام و خطاب
- Hıristiyan taifesi, o da, o hitaba geldikleri zaman sevap için,
-
بوسه دادندی بر آن نام شریف ** رو نهادندی بر آن وصف لطیف 730
- Yüce adı öperler; lâtif vasfa yüz sürerlerdi.
-
اندر این فتنه که گفتیم آن گروه ** ایمن از فتنه بدند و از شکوه
- Bu söylediğimiz fitne esnasında o taife, fitneden, kargaşalıktan emindiler.
-
ایمن از شر امیران و وزیر ** در پناه نام احمد مستجیر
- Onlar, o emirlerin ve vezirin şerlerinden emin olup Ahmed adının sığınağında korunmuşlardı.
-
نسل ایشان نیز هم بسیار شد ** نور احمد ناصر آمد یار شد
- Onların nesli de çoğaldı. Ahmed’in nuru, bunlara yardım etti, yâr oldu.
-
و آن گروه دیگر از نصرانیان ** نام احمد داشتندی مستهان
- Hıristiyanlardan Ahmed adını hor tutan diğer fırka,
-
مستهان و خوار گشتند از فتن ** از وزیر شوم رای شوم فن 735
- Fitnelerden ve o tedbiri de şom, fitnesi de şom vezir yüzünden hor ve kıymetsiz bir hale geldi.
-
هم مخبط دینشان و حکمشان ** از پی طومارهای کژ بیان
- Manaları ters, sözleri aykırı tomarlara uymalarından dolayı dinleri de müşevveş bir hale geldi, hükümleri de!
-
نام احمد این چنین یاری کند ** تا که نورش چون نگهداری کند
- Ahmed’in adı böyle yardım ederse acaba nuru nasıl korur?
-
نام احمد چون حصاری شد حصین ** تا چه باشد ذات آن روح الامین
- Ahmed adı sağlam bir kapı olunca o emin ruhun zatı ne olur?
-
حکایت پادشاه جهود دیگر که در هلاک دین عیسی سعی نمود
- İsa dinini mahva çalışan diğer bir Yahudi padişahının hikâyesi
-
بعد از این خون ریز درمان ناپذیر ** کاندر افتاد از بلای آن وزیر
- Vezirin belâsı yüzünden yoldan çıkmış olan o nasihat kabul etmez padişahtan sonra,
-
یک شه دیگر ز نسل آن جهود ** در هلاک قوم عیسی رو نمود 740
- İsa kavminin dinini mahv için aynı Yahudi’nin neslinden diğer bir padişah meydana çıktı.
-
گر خبر خواهی از این دیگر خروج ** سوره بر خوان و السما ذات البروج
- Bu diğer padişahın meydana çıkışını haber almak istersen “Vessemâi zatülburûc” suresini oku.
-
سنت بد کز شه اول بزاد ** این شه دیگر قدم بر وی نهاد
- Birinci padişahtan doğan kötü âdete bu padişah da ayak uydurdu.
-
هر که او بنهاد ناخوش سنتی ** سوی او نفرین رود هر ساعتی
- Kim fena bir âdet koyarsa ona her an lânet gider durur.
-
نیکوان رفتند و سنتها بماند ** وز لئیمان ظلم و لعنتها بماند
- İyiler gittiler, güzel usul ve âdetleri kaldı; kötü adamlardan da zulümler ve lânetler!
-
تا قیامت هر که جنس آن بدان ** در وجود آید بود رویش بدان 745
- Kıyamete kadar o kötülerin cinsinden kim vücuda gelse yüzü o kötülüğedir.
-
رگ رگ است این آب شیرین و آب شور ** در خلایق میرود تا نفخ صور
- Bu tatlı suyla tuzlu su; damar damardır. Halk arasında sûr üfürülünceye dek birbirine karışmadan böylece gider durur.
-
نیکوان را هست میراث از خوشآب ** آن چه میراث است أورثنا الکتاب
- İyilere tatlı su miras kaldı. O ne mirasıdır? “Evras'nel kitab” mirası…
-
شد نیاز طالبان ار بنگری ** شعلهها از گوهر پیغمبری
- Dikkat edersen görür anlarsın ki taliplerin dileği Peygamberlik cevherinin şûleleridir, o şûleleri dilerler.
-
شعلهها با گوهران گردان بود ** شعله آن جانب رود هم کان بود
- Şûleler, mücevherlere tâbi olarak parıldar ve dönerler. Şûle, nereden çıkıyorsa, madeni neredeyse oraya gider.
-
نور روزن گرد خانه میدود ** ز آنکه خور برجی به برجی میرود 750
- Güneş, bir burçtan bir burca gidip durduğundan pencereye vuran ziyası da evin etrafında döner dolaşır.